top of page

D - Türkçe - Lazca

D harfi ile başlayan türkçe lazca sözcükler

d
daÄŸ: germa
dağadamı: (margal mitoloji karakteri) ocok'oçi
dağadamı: (laz mitoloji karakteri) germak'oçi
dağcı: magerme
dağ çileği: k’a3xanak’a
dağılma(k): (katı maddelerin dağılması (örn: üzüm sucuğu) goşoru
dağılma(k): (dağıtmak, dağılma(k) (katı maddeler (örn: üzüm sucuğu) vb)) gamaşoru
dağılmış: (ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış) mençxvareri
dağınık: (dağınık insan) goxveri
dağıtılmiş: (daginik, yarim akilli dandalak adam) goşabgeri
dağıtım: goşobğa
dağıtı(m)cı: magoşobğe
dağıtmak: (pay etmek) oparu
dağıtmak: goşobğu
dağıtmak: (saldırma suretiyle bir kimsenin saçını başını dağıtmak) obundğulu
dağıtmak: (ağzını burununu kırmak, ağzını burnunu dağıtmak) mençxvaru
dağıtmak: (vurarak ses çıkartmak, kırıp dökme suretiyle dağıtmak) goncaxu
dağıtmak: (kırıp dökerek parçalamak veya dağıtmak) gondağu
bere eşo p’at’i dobaxerenanki, nunk’u p’ici gogundağerenan/çocuğu öyle kötü dövmüşler ki ağzını yüzünü kırıp dökmüşler (paramparça etmişler)
dağıtman: (dağıtan) magoşobğopale
dağıtılmış: (dövülmüş, kırıp dağıtılmış, ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu dağıtılmış, aptal, avanak, salak, ahmak, budala) goncaxeri
daha: çkva
daha iyi: ucgiÅŸi
daha ne!: (hayret/şaşırma nidası) çkvamutu
daha sonra: ek’ule, uk'açxe
daima: p’ant’a
dal: qa
dalaşmak: (gereksiz yere tartışmak, gereksiz yere dalaşmak vb) oncgimu
daldırmak: (sıvıya daldırmak, sıvıya batırmak, sıvıya bandırmak) dolon3’u
dalga: solaÄŸani
dalmak: (koşmak, koşuşmak, ısırma vb suretiyle dalmak) genk’ap’u
dalmak: o3xont’u
damar: cerÄŸvi, ÅŸip'i
damat: sica
damat: (damat adayı, damat (nişanlılık sürecindeki damat)) noğame
damızlık: omçinoce
damla: 3’ap’a
damlamak: o3'ap’u, me3’ap’u
damlamış: (damlama haliyle) 3’ap’eri
damlaya damlaya: 3’ap’eri 3’ap’eri
dana: geni
danaburnu: ÄŸvap'a
danışma: ok'itxa
danışman: moadgile
dar: m3’ule, dari
dar: çxvari
darlatmak: ondaru
darmadağan: (darmadağan halde, künfe yekün halde) doragaderi
darmadağan etmek: (künfe yekün etmek, aşırı derecede dağıtmak) oragadu
davet: coxina, ç’anda
davranılmış: (edilmiş) oğoderi
davranmak: oÄŸodu
davranış: oğodoba
dayak: biga
dayamak: (destek vermek) obaz'gu
dayanılmaz: unoxonde
dayanışma: salidaroba
dayanışma yapmak: osalidaru
dayat atmak: obaxu
dayanıklı: (dayanıkçı) manoxonde
dayanmak: (sabretmek) noxondu
dayanmış: (ayak basılmış, bastırılımış) gebaz'geri
dayatılmış: (dayanmış) mebaz'geri
dayı: cumadi
debelenmek: obadgalu
dede: p’ap’uli
dedikodu yapmak: notkvu, nenaÅŸ osrialu
defa: (kere) fara
def edilmiş: me3’qvineri
def etmek: noxurapu
def etmek: (başından savmak) me3’qvinu
deÄŸer: ÄŸira, ÄŸirsi
değerle(n)mek: (kıymetle(n)mek) oğirsu
deÄŸerlilik: ÄŸirsoba
değersiz: m3’vadela
deÄŸirmen: mskibu, karmate
değirmen taşı: (dibek taşı) onçamure
değişik: çkva, çkvaneri, elakteri
deÄŸiÅŸim: ktira
değiştirici: (takascı, trampacı) maktirale
deÄŸiÅŸtirilecek: (deÄŸiÅŸtirilmesi gereken) oktironi
deÄŸiÅŸtirmek: oktiru
deÄŸiÅŸtirmiÅŸ: (renk deÄŸiÅŸtrmiÅŸ) ÄŸaperi
deÄŸnek: biga
deldirtmek: gamaxvapu
deli: (aklını yitirmiş, aklını kaybetmiş) elapatxeri
delik: ğorma, xut’ula
delik: (delinmiÅŸ) gamaxveri
delirmek: odelu
delirmek: (aklını yitirmek) nosiş o3xont’inu
delirmek: (aklını yitirmek, aklını kaybetmek, bir köşede silkelemek) elapatxu
delikanlı: biç’iağanmordale, ağanmordale
delmek: gamax(v)u
deme: mo zop’on, mo tkumer
demek: otku, ozop'onu
demir: k’ina
demirbaÅŸ: noxmare, noxmaroni, oxmare
demirhane: oxork'ina
demir sil: lomi
demir tokaç: sili
demiryolcusu: magzak'ine
demiryolu: gzak'ina
den baÅŸka: meti
…den beri: doni
denek: ge3ade
denek aleti: (deneme yeri, deneme iÅŸine yarayan alet) ge3adale
deneme: ge3ada, oxomç’k’eşi
denemek: o3adu
deneme yeri: (denethane) o3edale
denenmiÅŸ: 3aderi
denetçi: mage3ade
denetmen: mage3adapale
denge: balan3i
dengelik: balan3oba
dengelemek: (dengeye oturtmak) obalan3u
deniz: mzuÄŸa, zuÄŸa
deniz askeri: carmamzuÄŸe
denizci: mamÄŸuze
deniz kenarı: mzuğap’ici
deniz seviyesi: (deniz sathı) hidrop’lani
deprem: depremi, dixaÅŸk'ank'ala
dere: ÄŸali
dereotu: kinz'i, m3xuk’uburi
deri: (post) t’k’ebi
derin: k'ut'ali, derini
derinleşmek: ok’ut’alu
derleme: (toplama, biriktirme) k'oroba
derleme: (kurulu sistem, kurulu düzen, düzeltme, yeniden derleme) ge3’opxa
derlemek: (derlemek, herhangi bir göreve seç(il)mek veya atanmak vb (örnek: çkva mu ginon, dudmamxunale dogi3’opxerenan ya!!!/daha ne istiyorsun seni başkan seçmişler/kabul etmişler/yapmışlar ya!!!)) o3'opxu
derlenmiş: 3’opxeri
derleyen: ma3'opx(anal)e
derleyiş: (derleme yeri, biriktirme yeri, toplama yeri, derleme çalışması) k'orobale
derman: (güç, takat) menceli
dert: (meram) derdi, merami, narÄŸi
dertlenmek: oderdu, onarÄŸu
dertli: derdoni, narÄŸoni
dertli olmak: (derdi olmak, hastalığa veya musibete sahip olmak, herhangi bir zoru veya problemi olmak) omç'(in)u
destek vermek: nomxvacu
deprem bilimci: çkinerdixaşk'ank'ale
destan: gamatkvala, destani
dev: divi
devlet: oxen3ale
devam: naqona
devam etmek: (devam ettirmek) noqonu
devamlı: p'ant'a
devasa: (dev gibi, dev ÅŸeklinde) gigant'uri
dev olmak: (dev gibi olmak) ogigant'u
devinim: gektaloba
devirmek: moktu
devirmek: (çevirmek) gyokt(in)u
devrik: (aktarılmış, devirilmiş) mokteri
devrim: gektala
devrimci: (gönderilmiş, öncü, lider) go3'oncğoneri
devrimci: magektale
devirmek: gektalu, gekt(in)u
deyiÅŸ: notkvame, metkvale, tkvala
diğer: çkva, çkvaneri
diğer tarafdan: majurak’elendo
dikdörtgen: otxonari
diken: daz’i
dikencik: daz’ipina
dikençileği: daz’ik’andğo
dikenlik: daz’epuna
dikici: maoç'e
dikilitaş: k’iderkva
dikkat çekmek: (dikkat etmek) ok’un3xu, nok’u3xinu
dikkatli olmak: gofit’nu
diklenmek: (karşı durmak, baş kaldırmak) nodgitu
dikmek: orgu
oç’u:elbise dikmek, dikiş yapmak
oç'umare: sabah, sabak vakti
dik ÅŸekilde: (dikey) onodge
dil: nena
dilbilgisi: nenaçkina
dilbilimci: manenaçkinere
dilenci: mak'vande
dilendirtmek: (istettirmek) ok’vandinapu
dilenmek: (istemek) mek'vandu, ok’vandu
dili damağı kurumak: (aşırı susamak, dili dışarıya çıkmak vb) p’iciş gama(ma)lu
dilim: fila, dagi
dilimlemek: ofilu
dilsiz: p'alalo, unenoni
din: 3'oneba
din görevliliği: (uhrevilik) mareligiroba
din görevlis: mareligire
dinlemek: osiminu
dinlemek: (laf yetiştirmek için sessiz ve sakin şekilde gizli gizli gözlerinin ucuyla dinlemek, ajanlık faaliyetinde bulunmak) oskitu
dinlemme yeri: (soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii) moÅŸvacinale
dinlen: (soluklan) muiÅŸvaci
dinlenmek: moÅŸvacu
dinlentili: (dinlendiren) moÅŸvacinoni
dinleyici: masiminale
dinsiz: udinoni
dip: cinci
direk: 3'alami
direnişçi: manodgite
dire(n)mek: (ayak diremek vb) gebaz’gu
dirsek: xeÅŸduÄŸi
dizmek: osvaru, golonsvaru
(dizmek, sıralamak, teferruatlıca anlatmak, aktarmak (laf vb), sır vermek: amasvaru, gamasvaru
bir şey demeye kalmadan her şeyi bana açıkladı/mutu va ptkvişakis mteli xolo kogamamisvaru
bütün odunları dışarıya dizmişler/mteli xolo dişkape gale amasvarerenan)
(dizmek: gosvaru
tamamını dizmişler/mteli xolo kogosvarerenan)
(üst üste dizmek, yan yana ardı sıra dizmek: gelasvaru
çocuklar dışarı ardı sıra dizilmişler/berepek gale kogelinsvarerenan)
(dizmek, bir araya getirmek, bir araya toplamak, teferruatlıca aktarmak, teferruatlıca aktarmak: keşasvaru
odunu dizmiÅŸler/diÅŸka keÅŸasvarerenan
bana boşuna açıklama yapma/m3udişişi mo keşamisvarup)
(üzerine dizmek: gejasvaru
ardı sıra dizilmiş odun birikintisi şeklinde odunları üst üste dizmişler/març’a steri dişka kogejasvarerenan)
(derin bir yerde dizmek, çukur yere (yerde) dizmek: dolosvaru
dere kenarın(d)a odun dizmişler/ğaliş p’icis dişka kodolosvarerenan
sandığa elbiseleri dizmişler/yaşik’is dolokunepe kodolosvarerenan)
(dizmek, biraraya toplamak, teferruatlıca açıklama yapmak: eşasvaru
ne yapacağım ben, boşu boşuna bana anlatma (bana açıklama yapma)/mu bğodaminon ma, m3udişişi mo eşamisvarup)
(üst üste dizmek, yan yana dizmek: elasvaru
o çocuğun ne zaman tırnaklarını kesseler tırnaklarını avucuna değdirmeden gezer (parmaklarını kullanamaz)/em beres mundes na bu3xa uk’vat’an xe elasvareri gulun)
(örtülü bir yerin altında dizmek: e3’asvaru
damlanın altına (çatının altına) tuğulaları dizdiler/3’ap’aş tude tuğulape e3’asvares)
(etrafını çevirmek, dikçe durumda dizmek: gosvaru
evin etrafını ağaçlarla çevirdiler/oxorişi gomorgva ncalepete kogosvares)
(yan yana dizmek, sırasıyle dizmek: golasvaru
odunu yandan dizmiÅŸler/diÅŸka akiri kogolasvarerenan)
(yan yana dizmek, ardısıra dizmek: goşasvaru
bostana çubukları saplamışlar/getasules k’et’epe kogoşosvarerenan)
(yan yana dizmek, sırasıyla dizmek: mesvaru
taÅŸ dizecek/kva komesvarasunon)
(seçmek (içine doğru seçmek): mosvaru
ne seçtin de prinç ayıkladın?/mu isvari do brinci 3xuni?) (biriktirip kapalı bir yere koymak veya dizmek/biriktirmek (ot vb): molasvaru
ahıra otu doldurmuşlar (dizmişler)/bak’is tipi komolosvarerenan)
(arkasına dizmek: mok’asvaru
arka tarafa ot dizmişler/k’ap’ulaşk’ele tipi komok’osvarerenan)
(üzerine dizme, dolu bir şeyin iç tarafından üzerine dizmek: mojosvaru
sepetin üzerine ot dizmişler/t’ik’inas tipi komojosvarerenan)
(bir arada dizmek, beraber dizmek: ok’osvaru
taşları dizmişler/kvape kok’osvarerenan)
dizmek: (dizmek, karşılıklı dizmek, dizmek, saymak) ok’osvaru
dizmek: (iplik vb nesneye dizmek) o3onu
dış(arı): (dışarıya, dışarıda) gale
dışarı çıkmak: (büyük hacet yapmak, mıçmak) gale gamaxtimu
dışarıdaki: (dış taraftaki) galeni
dışarıdan: galendo
diş: k’ibiri
diş eti: cirek’i
diş fırçalamak: (diş temizlemek, diş yıkamak) k’ibiriş oçxu, k’ibiriş oxri3ku
diş fırçalattırmak: k’ibiriş oçxapu
dışişleri bakanlığı: galendulyaş naziroba
dışsal: galenuri
dişlemek: (ısırmak) gyak'ibinu, gek’ibinu
diz: (dizkapağı) burgili
doÄŸan: kuri
doÄŸmak: obadu
doğramak: oç’k’iru
doğramak: (ince ince doğramak, ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, çaç çaç ses çıkarmak (sesteş)) oçaçku
doğramak: (ince ince kesmek, ince ince doğramak, ince ince kesme suretiyle dağıtmak) odagu
doğratmak: (doğratırmak, kestirmek, kestirtmek) oç’k’irapu
doÄŸrucu: mtinale, mtinura, mamtine
yulva: doÄŸu
doÄŸumhane: (doÄŸumyeri) dorinale
doğurmak: (doğmak, dünyaya gelmek) dorinu
doÄŸurulmuÅŸ: (doÄŸurarak) dorineri
doÄŸumsal: dorinoburi
doÄŸmuÅŸ: baderi
doğru: 3’ori
doÄŸrusal: (doÄŸru olarak) mamtineburot
doÄŸumhane: (doÄŸumevi) oxordorinale
dokunmak: (ilaç, yemek vb dokunması) o3’qvu, go3’qvu, a3’qvu)
dokuz: çxovro
dokuzda biri: naçxovrani
dokuzuncu: maçxorani
dokuzyüz: çxovrooşi
dolandırıcı: (üçkağıtçı, sahtekar) mat'k'ap'azi
dolanmak: ogulu, goxtimu
dolanmak: (birbirine geçmek, sarmaş dolaş olmak (ip vb), birbirine dolanmak) ogvap’u
dolap: dolabi
dolap: (erzak dolabı) taro
dolap kilidi: suseri
dolaşımcılık: magoxtimoba
dolaşmak: (etrafını dolaşmak, etraflıca dolaşmak) goyilu
dolaşmak: (avarece dolaşmak, sağda solda sürtmek) goşitiru
dolaÅŸmak: ogulu
dolaÅŸmak: goxtimu
doldurmak: (içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek) meşobğu
doldurulmuş: (içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan) meşobğeri
doldurulmuÅŸ: (dolu) yopÅŸeri
dolaşmak: (başka yerden dolaşmak, yolunu uzatmak, rest çekmek) golvaktu
dolaÅŸmak: goxtimu
doldurmak: dolobÄŸu
dolingonu: aklına koymak
dolmak: (doldurmak) yopÅŸu(mu)
dolu: (dolu halde) yopÅŸa
dolu: xorÅŸok'ali
domates: balu3aÄŸi
domuz: ÄŸeci
domuzluk: (domuzhane, domuz bulunan yer) ÄŸecepuna
don: (kadın donu, uzunca geleneklesel bayan iç çamaşırı) k’urta
don: (iç çamaşırı) ijdoni
donatılmış: (ev vb bina) mo3’ipxeri
donatmak: (ev vb bina) mo3'ipxu
done: odude
donuk: oqinoreri
doymak: oz'ÄŸu
doyulan yer: (doyuracak (lokma vb)) oz'ÄŸapule
döndürmek: goktu, oktu
dönemeç: okti
dökmek: obğu, gobğu
(içine atmak, içine doldurmak: amobğu
guguli otunu mereÄŸe doldurdular/guguliÅŸ tipi bagenis komobÄŸes)
(dışarı dökmek, dışarı atmak: gamobğu
odunu dışarı at (dök)/dişka gale kogamobğu)
(dökmek: gobğu
çaya gübre döktüler/çayis mgvana kogubğes)
(biryere veya yan tarafa dökmek, bir şeyin üzerine dökmek (odun vb): gelabğu/gelobğu
kenara fındığı attılar (döktüler)/kinaris txiri kogelobğes)
(dağıtmak: goşobğu
toprağı dağıtma!/let’a mo goşobğup!) (üzerine dökmek, tekrardan bir kat daha dökmek: gejobğu
oturağın üzerine odun sermişler (atmışlar/dizmişler)/gelaxunonis dişka kogejobğerenan
kuru yaprakların üzerine atmışlar (sermişler)/çonçis kogejobğerenan)
(dökmek: dobğu
ekmek kırıntısı döke döke gezme/punçxa dobğeri dobğeri mo gulur)
(üzerine ilave etmek: ejobğu
fındığın üzerine atmışlar/txiris ejobğerenan)
yukarıya doÄŸru çıkarıp dökmek, kapalı bir yerden çıkartıp bir tarafa aktarmak: keÅŸobÄŸu 
değirmen taşının oluğuna doldurmuşlar/mskibuş ğurnis keşobğerenan)
(kapalı veya gizli bir yere doldurmak: meşobğu
fare gece yarısında deliğe fındık doldurmuş/mtugik seriş gverdis xut’ulas txiri komeşobğeren)
(yandan biriktirmek, paralel istikamette biriktirmek, doldurmak, bir kenara biriktirmek bir kenara doldurmak, bir kenara atmak: elobÄŸu
çocuklar kenara çakıl taşlarını biriktirmişler/berepek kinaris k’vanç’alape kelobğerenan)
(ilave ederek doldurmak (ateş), altına dökmek altına sermek, altına doldurmak, kapalı bir yerin altına biriktirmek: e3’obğu
balkonun altına odun dizmişler (biriktirmişler)/balk’oniş tude dişka e3’obğerenan
ateşe odun ilave etme/daçxiris dişka mo e3’ubğap)
(önüne doğru sermek, önüne doğru vermek (inek vb), önüne doğru dökmek, önüne doğru ilave etmek: go3’obğu
fındık ayıklarken tekrar önüme ilave ettiler/txiri p3xunupt’işi arçkva xolo go3’omibğes)
(ince ince sebzeler için tohum ekmek, dökmek, üzerine aktarmak, üzerine dökmek, bir yerden başka bir yere aktarmak: mebğu/nobğu
üzerime dökme/mo memobğap
tohum ektiler/ç’k’emi konobğes)
(arka tarafa dökmek, arka tarafa biriktirmek: mok’obğu
odunu evin arka tarafına biriktirdiler (getirdiler)/dişka oxorişi k’ap’ulaşk’ele komok’ubğes)
(herhangi bir açık arazide biriktirmek, herhangi bir yerde biriktirmek, herhangi bir yerde bir araya getirmek, bir araya getirmek, biriktirmek: ok’obğu
otu tarlada bir araya getirdiler (topladılar)/ont’ules tipi kok’obğes)
dökmek: (üzerinden kaymak, üzerinden dökmek) mejoxu
dökmek: (yere doğru dökmek, yere doğru ön tarafa dökmek, bir nesnenin altında veya yanında tekil ve/veya çoğul halde mevcut olma) go3’obğu
dökmek: (yapraklarını dökmek, yaprakları dökülmek) goxvu, but’k’apeş goxvu
dökmek: (su vb sıvı dökmek) gobu
dökmek: dobğu, gobğu, mebğu
dökük: dobğeri, gexveri
dökülmüş: (dökük, önüne atılmış) mebğeri
dönük: elakteri, gamakteri, gokteri
dördüncü: marotxani
dört: otxo
dörtte biri: naotxani
dörtyüz: otxooşi
döşeme: gen3xodure
döşeme: (dizilecek nesne) gesvaroni
döşeme altı: kerani
döş kemiği: k'onk'oraxi
dövmek: obaxu
dövüş: k’abğa, cginale
dövüşmek: ok’ok’edinu
dua: (kutsama) xvama
dua etmek: oxvamu
dudak: çarbi
dul: ÅŸira
dur: dodgiti
durak: (bekleme yeri) çvinale, oçvale
durdur: dodgini
duman: k’oma: duman, 3’ola
duraÄŸan: (durulacak yer, beklenecek veya durulan yer) dodginale
durdurmak: dodginu
durmadan: (durmaksızın) udodginu
durmak: (yüksek bir yerde asılı durmak) nobu(nu)
(içeride olmak, içeride durmak, yukarıda asılı olmak, yukarıda durmak, asılı olmak, asılı durmak: amobu/amobinu
odada elbiseler asılı/odas dolokunepe amobun)
(dışarıya doğru asılı halde olmak (elbise, göbek vb): gamobu/gamobinu
elbiseler dışarıda asılı/dolokunepe gale gamobun)
(dökmek: gobu
bana su dök/3’k’ari gelamibi (gemibi)
su dökmeyi bilmiyor musun?/3’k’ariş gobu va giçkin i?)
(dökmek (ele vb), eşyaları sıcak suya veya deterjanlı suya batırmak, sıcak veya deterjanlı suyla durulamak: gelabu/gelobinu
eşyaları sıcak suya bastırdılar/eşyaları duruladılar/dolokunepe gelubines)
(üzerinde asılı halde mevcut olmak, bir kapa sıcak su ilave etmek: gejobu/gejobinu
gügüme su ilave et/k’uk’umas 3’k’ari kogejobi)
(doldurmak, bardağa su doldurmak, kaba su doldurmak, kuyuya su doldurmak, kaba su dökmek: dolobinu/dolobu
güğüme su doldur/k’uk’umas 3’k’ari kodolubi)
(üzerine dökmek, üzerine su ilave tmek (su vb sıvı): ejobinu/ejobu
kazana su ilave et/ç’uk’is 3’k’ari ejubi)
(ön tarafta üzerinde mevcut olmak, yukarıda üzerinde asılı halde mevcut olmak: go3’obinu/go3’obu
kadında o ne büyük meme var dı öyle/oxorcas ek’o didi 3i3i mu go3’obut’u eşo
meyva toplama sepeti ağacın zirvesinde asılı/gideli ncaşi dudis go3’obun)
(üzerine dükmek, üstüne dökmek, üzerine mevcut olmak, üstünde mevcut olmak: mojobu
çeperin üstünde kazık mevcut (var)/ğoberis masari mojobun
çocuklar elbiseleri yatağın üstüne atmışlar (yaymışlar)/berepek dolokunepe oncireş jin komojobğerenan)
(kapalı yere dökmek, araya dökmek: meşobu
deliğe su dök/ğormas 3’k’ari komeşobi)
durmak: (üzerinde durmak, üzerinde mevcut olmak) gez’inu
durmak: (önüne doğru koymak, önüne doğru durmak) e3'odgitu
durmak: (durmak, basmak) gedgitu
durmak: (go3'obu) salık durmak, asılı durmak
durmak: (ayakta durmak) dodgitu
durmak: (durdurmak) dodginu
(düz durmak, yakından bir yere bakış vaziyeti: amadginu
durup neden bakıyorsun?/amadgir do mot i3’k’er?) (düz durmak, bir yere uzaktan veya uzak bir yere bakış vaziyeti: gamadginu
durup kime bakıyor?/gamadgin do mis o3’k’en?) (yüksekte durmak, üstünde durmak: geladginu
çeperde (çeperin üstünde) durup bakıyor/ğoberis kogeladgin do i3’k’en)
(altında durmak, kapalı bir şeyin altında durmak, örtülü bir şeyin altında durmak: ge3’adginu
damlanın (çatının) altında duruyor/3’ap’aş tude e3’adgin)
(yüksek bir yerde durmak, yüksek bir yerde var olmak, yüksek bir yerde mevcut olmak, yüksek bir yerin üzerinde durmak: gejodginu
omzumun üzerinde durma/omzuma yüklenme/mxucis mo gejamodgir)
(aşağıda bir yerde durmak, çukur bir yerde durmak, çukur bir yerde var olmak, çukur bir yerde mevcut olmak: dolodginu
elma (ağacı) aşağıda duruyor/uşkirik 3’ale dolodgin)
(üzerinde durmak, ön tarafında dik vaziyette durmak, üzerine titremek, üzerine titiz şekilde ilgilenmek: ejodginu/ejodgitu
bu çocuk neden üzerime duruyor/bu çocuk önümde dik vaziyette neden duruyor/am berek mot ejomodgin
kardeşimin evi benim (üst katımda) üzerimde/üst kattaki ev kardeşimin/cuma çkimiş oxori jin ejomodgin
çocukluğumda annem benim üzerime çok titrerdi/berobas nana çkimik man dido ejamidgitu)
(arasında durmak: eşadginu
bu çocukneden arada duruyor?/am berek oşkenas mot eşadgin? (yanda durmak, önünde durmak, önünü kesmek: goladginu/goladgitu
bu adam önümü neden kesiyor?/bu adam önümde niye duruyor?/am k’oçik mot gelamidgitun?) (kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde var olmak: goşadginu
çayın ortasında erik var (mevcut)/çayis qomuri goşadgin)
(ön tarafta durmak, önünde durmak, önünde var olmak: go3’adginu
çocuk kapının önünde durup seni çağırıyor/berek nek’nas go3’adgin do gicoxops)
(kapalı bir yerde gizli bir şekilde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak: meşadginu
tarlanın içinde durup bizi mi dinliyorlar?/ont’ules meşadgin(an) do çkin misimina(pa)n i?) (üzerinde durmak, bayır bir yerde durmak, bayır bir yerde bulunmak, bayır bir yerde var olmak: mejodginu
ey çocuk dönemeçte durma, düşeceksin/ç’e bere oktis mo mejadgir, melaginon)
(kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak: moladginu
yiyeceler odada duruyor/oç’k’omalepe odas moladginan)
(yandan bulunmak, arkasında bulunmak, arkasında durmak, arkasında var olmak: mok’adginu
boşu boşuna durma arkamda git o tarafa/boşu boşuna durma yanımda git o tarafa/m3udişişi mo mok’amidgir, igzali ekole!) bir arada durmak, bir arada bulunmak, bir arada var olmak, birbirine geçirmek, yüzleştirmek: ok’odginu
bana inanmıyorsanız onunla yüzleştirin beni/va micertna emu k’ala ok’omidgitit (ok’omidginit)
evde bir arada duruyorlar ve herkes hakkına kötü yorumlarda bulunuyorlar/oxoris ok’odginan do iris notkvapan)
durulamak: (bulaşıkları durulamak, bulaşıkları yıkamak) moçxu, oçxvinu
durulamak: (sıcak suya batırmak, durulamak (elbise, çamaşır vb) gyolibinu
durum: oÄŸodoba
duruş: (düşüncenin veya bir kararın arkasında durmak) dodgina
dut: mjoli
duvak: k’azi
duvar: daraba, ÄŸoci
duymak: ognu
duyulmamış: (duyulmadan) uşegnapu
duyuru: ognapa, gnapa
duyurtmak: ognapu
düdük: op'irinale, virvili
düğme: k'opça, puli
düğün: ç’anda
dün: ğoman
dün akşam: ğomalimci, ğomamci
dünkü: ğomaneri
dünür: mzaxali
dünya: kiana
düşman: mt'eri
düşmek: melu, omelu
düşmek: (içeriye doğru düşmek, düşmek, kapalı bir yere düşmek) dololu
düşmek: (düşmek, yere doğru düşmek, tepetaklak düşmek) gyantxu, gentxu
düşmek: (yere yüzü koyun düşmek, yere düşmek) dolocinu
düşmek: (koşma vaziyetinde iken yüzü koyun düşmek, yere yüzükoyun düşüp yapışmak) dolvapisu
bayır aşağı inerken koştu ve yüzükoyun düştü/gemtis git’uşk’ule onk’apu do kodolvapisu.
düşmek: (üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek) mojvat’u
düşmek: (bürünmek, yaşlanıp güçten dermandan düşmek, çaptan düşmek, bulanmak (sidiğe vb sıvıya), çullanmak (yemeğe vb)) omamkvu
düşmek: yere çakılmak, yere çarpmak, yukarıdan aşağıya doğru sert ses çıkmasıyla sonuçlana düşme veya çarpma, koşma haliyle düşerek yere çakılmak veya düşmek: dolvaç’k’vidu
koştu koştu yere düştü/çakıldı/onk’ap’u onk’apu do kodolvaç’k’vidu.
odun yukarıdan aşağıya doğru düştü (ses çıkartarak çarpma vaziyetinde)/dişka jindolen tude kodolvaç’k’idu.
düşmüş: (koşarken yere düşmüş veya yürürken yere düşmiş, mahvolmuş, iflas etmiş) gyantxeri
düşünce: simada
düşünceli: mezmoneri, simaderi
düşünmek: osimadu, ozmonu
düz: (düzlük, ova) zeni
düzelt: (d)oduzani
düzeltmek: (düzlemek) oduzanu
düzeltmek: on3'uranu
düzlük: (ova) zeni
düz tahta: (düz ve küçük tahta) t’avli

Please reload

Lazuri Doviguram

bottom of page