top of page

Y - Türkçe Lazca

Y harfi ile başlayan türkçe lazca sözcükler

 

 

y
yaban arısı: a3'iğe
yabancı: xark’i
yaban gülü: ask’ili
yabani: mt'k'uri
yaban mürveri: inç’iri
yaÄŸ: n3umu
yağ: (hayvan (inek vb) işkembe yağı) alima
yağmak: (yağmur yağmak) omç’imu
yağmak: (kar, dolu vb yağması) omtu
yağmur: mç'ima
yağmurlu: mç’imoni
yağmurluk: omç’imale, mç’imaşi
yakalamak: oç'opu
yakalamak: (tutmak) okaçu
yakalanmış: (yakalanarak, tutsak edilmiş) ç’opineri, nç’operi
yakın: (yakında) xolos
yakına: xolo(s)şa
yakınlaşmak: (yakın durmak) oxol(os)u
yakın(sal): xolosoni
yakışan: (yakışan, kendine yakışır, kendine yakışan, kendine uygun) memskvane
yaklaÅŸarak: (yaklaÅŸma haliyle) mexoleri
yaklaşmak: (yakınlaşmak) onanç’u
yaklaştırmak: (birbirine yaklaştırmak, birbirine yakınlaştırmak, birbirine çekmek, yanına çekmek, yakınlaştırmak) ok’onç’u
yaklaştırmak: (yakınlaştırmak, kendine/herhangi bir yöne doğru doğru çekmek, payına düşmek (anç’u), payına kalmak) (anç’u) onç’u
(bir nesneyi içeri bir yere uzatmak, içeriye doğru yaklaştırmak, yaklaştırmak, içeri(de) yaklaş(tır)mak, içeriye girmek (kafasını sokarak içeri girmek vb), iteleyip yaklaştırmak: amonç’u
sandalyeyi yaklaştır/troni amonç’i
odaya girme/odaya kafanı sokma/odas mo aminç’er)
(bir nesneyi dışarıya doğru uzatmak, dışarıya doğru yaklaştırmak, dışarı yaklaştırmak, dışarı uzatmak, dışarı çıkartmak: gamonç’u
dilini dışarı çıkartma/nena mo gamonç’ap)
(gyanç’u: çömelmek
çömelip topladı/gyanç’u do dok’orobu)
(derin bir yere, içeriye doğru salıvermek, içeriye doğru indirmek: dolonç’u
kuyuya ipi indirdiler/k’uyis tok’i kodolonç’es)
(yukarıya doğru çekmek, yukarıya doğru aktarmak: yonç’u
iplen kumu yukarıya çek/tok’iten k’umi kyonç’i)
(tırmanmak, zirveye doğru çıkmak, zirveye doğru ulaşmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya doğru kaldırmak (baş vb), yukarıya doğru aktarmak: eşanç’u
kafasını kaldırdı/ti keşanç’u
rakanok’vaçxeye kadar tırmandılar/rak’anok’vaçxeÅŸakis keÅŸinç’es) 
(yukarıya doğru yaklaşmak, yana doğru yaklaşmak, ileriye doğru az miktarda gitmek veya yaklaşmak
: elanç’u
biraz git öteye/ar ç’it’a kelanç’i)
(ara ara veya seyrek seyrek yüksek bir yerde meyvenin yetişmesi veya olgunlaşması: goşinç’u, goşanç’u
üzüm öyle böyle seyrek seyrek olgunlaşmış/qurz’eni eşo aşo kogoşinç’eren)
(yetişmek (meyve), olgunlaşmak (meyve): monç’u
elma olgunlaşmamış/uşkiri va imonç’eren)
(yanına yaklaşmak, arkaya yaklaşmak, öte tarafa gitmek veya uzaklaşmak: mek’anç’u, mok’anç’u
biraz git o tarafa/biraz yaklaş o tarafa/ar ç’it’a komek’anç’i
birazcık yaklaş bana/ar m3ika mok’aminç’i)
(yan yana yaklaştırmak, beraberce yaklaştırmak, bir tarafa toplamak veya biriktirmek, bir tarafa yaklaştırmak: ok’onç’u
odunu yaklaştırdılar/odunu bir araya getirdiler/dişka kok’onç’es
bir tarafa yaklaştır/bir tarafa topla/ar svas kok’onç’i)
(yukarıdan aşağıya doğru indirmek, yukarıdan aşağıya uzatmak, yukarıdan aşağıya doğru salıvermek: gelonç’u
sandalyeyi yaklaştır/troni kogelonç’i
dalı indir/qa kogelonç’i)
(aşağıya doğru indirmek, aşağıda doğru sarkıtmak, surat asmak: gyonç’u
ipi indirdiler/tok’i kogyonç’es
çocuklarına birazcık bağırdığımda hemen surat astılar/bere mutepeşis am m3ika vuqurişi ordoşen p’ici kogyonç’es)
(ön tarafından indirmek, üsten aşağıya indirmek, dizlerinin üstüne çömelmek: ge3’anç’u
çömelme/mo ge3’anç’er)
(içine batırmak, içine indirmek, içine sarkıtmak, kapalı veya derin bir yere indirmek, kapalı veya derin bir yere elini sokmak: dolonç’u
kuyuya çubuk soktu/kuyuya çubuk sarkıttı/k’uyis k’et’i kodolonç’u)
(yukarıya çıkarmak, yukarıya çekmek: yenç’u
çocuklar iniyorlar çıkıyorlar, bunlar yorulmak nedir bilmezler mi (bunlar yorulmuyorlar mı)?/berepek yinç’enan ginç’enan, esteri antepes va dvaç’k’indenan i?)
(bir kenara veya bir yere oturmak, bir kenara veya bir yere girmek, araya girmek, araya sokulmak, araya oturmak, araya sığmak, araya sıkışmak: meşanç’u
çocuklar bankta otururken başka bir çocuk geldi ve aralarına girdi (oturdu)/berepek gelaxunanis xet’esşi ar çkvaneri berek komoxtu do entepes komeşvanç’u)
yakmak: oç’vu
yakmak: (tutÅŸturma(k)) mogzu, ogzu
yakmak: ((ışık, lamba, sigara vb) odvinu, nodvinu
yakmak: (fazlaca yakmak veya yanmak, yemek vb şeyleri yakıp kavurma suretiyle kullanılmaz hale getirmek) oxalu
yakılmış: (tava vb cisimde kavurma suretiyle yakılmış) ç’k’vin(ap)eri
yalaka: kança
yalakalık: loskoba
yalamacı: (yalaka) maloske
yalamak: (yalamak, insanın insanı yalaması) oloqu
yalamak: olosku
yalan: m3udi
yalancı: m3udela
yalandan yere: (boÅŸuna, boÅŸu boÅŸuna) m3udiÅŸiÅŸi
yalanmış: loskeri
yalan söylemek: m3udiş otku
yalan söylet(tirt)mek: m3udiş otkvapu
yalnız: (sadece, tek) xvala
yalvarmak: oxre3'u, oxve3’u, oxve3’(in)u
yalvartmak: (yalvarttırmak) oxve3’inapu
yama: buri
yamalı: gebureri
yama yapmak: (yamalamak) geburu, gyobiru, oburu
yamuk yumuk: cacgveri
yan: (yamuk) ÄŸula
yanak: (alın) ğva
yangın: dandara
yangözlü: toliğula
yanık: (yanmış yemek, kavruk vb) xaleri
yanık: (yanık veya yanmış yemek vb) geç’veri
yanık: ç’veri
yanına yaklaşmak: mexolu
yanlaÅŸmak: oÄŸulu
yanlış: çilata, xilafi
yap: qvi
yapayalnız: xvala-xvala
yapılacak: oxvenuşi
yapılmamış: uxvenu
yapılmış: xveneri
yapışmak: (yapıştırmak) men3axu, on3axu
yapışmak: (yapıştırmak) on3axu
(yapışmak, yapıştırmak, tokat atmak: gon3axu
öyle iyi yapıştırdı/eşo k’ai kogon3axu
çocuğa bir iyi yapıştırdı/çocuğa bir güzel tokat attı/beres ar k’ai kogon3axu)
(yapıştırmak, yandan yapışmak, paralel istikamette yapıştırmak: gelan3axu
toprağa yaprak yapışmış/let’as but’k’a kogelan3axeren)
(içine doğru yapıştırmak, yapıştırmak: dolon3axu
kutuya yapıştırmışlar/k’ut’is kodolon3axerenan)
(birbirine yapışmak, birbirine yapıştırmak, karşılıklı yapıştırmak, bebaberce yapıştırmak, birlikte yapıştırmak: ok’on3axu
birbirlerine sarıldılar ve yapışıverdiler/artikartis dolokites do kok’on3axes)
yapışmak: (sıvının yapışması) oç'abu
yapışmak: (dalında yeyişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb)) meç’abu
yapışmış: (dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb)) meç’aberi
yapışmış: 3axeri, ç’aberi
yapıştırılmış: (yapışmış) men3axeri
yapıştırmak: (damağını şapurdatmak, istif etmek, katlamak, yapıştırmak/şapurdatmak (dil vb), güzelce yordamında iş yapmak) ont’k’abu
yapma: mo ikip
yapmak: (yapmak, ifa etmek) oxvenu
yapmak: (etmek, davranmak) oÄŸodu
yapmak: (yün ipi yapmak) otxu
yaprak: but’k’a
yara: pupuli
yaralamak: (yaralanmak) onç'qolu, oyaralu
yaramak: (faideli olmak, faydalanmak) ogargu, megargu, onargu
yarasa: burbu
yaratmak: (türemek, aniden ortaya çıkmak) yekçindu
yaratmak: yoçkindu
yardım: şvela
yardımcı: maşvele
yardım etmek: oşvelu
yardım ettirmek: oşvelapu
yardırtmak: oçitapu
yarılmış: (kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun)) moçiteri
yarı(m): (buçuk) gverdi
yarımlamak: (yarı hale getirmek) ogverdu
yarın: ç’umen
yarmak: (odun yarmak) doçitu, oçitu
yasaklamak: oyasaxu
yastık: balişi
yaÅŸam: skidala
yaÅŸamak: oskidu
yaÅŸamsal: skidaluri
yaÅŸam yeri: noskidale
yaÅŸam yeri: (yerleÅŸim yeri) nobargene
yaşarmak: (gözü yaşarmak) oçalamuru
,,,yaşında: 3’aneri
yaşlanmak: (erkeğin yaşlanması) obadu
yaşlanmak: (bayanın yaşlanması) elaxçinu, oxçinu
yaşlanmak: (erkeğin yaşlanması) elabadu
yaşlanmış: (takatten düşmüş) gyamkveri
yaşlanmış: (yaşlanmış bayan, ihtiyarlaşmış bayan) elaxçineri
yaşlanmış: (yaşlanmış erkek, ihtiyarlaşmış erkek) elabaderi
yatak: (döşek) oncire
yatakhane: oncirale
yatalak: (tatmış halde, yatıyor halde) gencireri
yatay: (yatay ÅŸeklide veya yan) unodge
yatırmak: (yere yatırmak, yere sermek) docinu
yatmak: onciru
yavan: (katıksız) palo
yavaÅŸ: tamo
yavru: (keçi yarusu, kuzu) tik’ani
yavru: (yavru hayvan) motali
yavru: (yavru fare) mu3'u3'i
yavru: (diÅŸi yavru inek) mozari
yavru: (köpek yavrusu) lak’ot’i
yavru: (kedi yavrusu) 3’int’ali
yavru: (su kurbağası yavrusu) 3'k'ark'op'ali
yavru: (balık yavrusu) 3'ip'ili
yay: xut'ali
yayık: onçaxule
yayılım: goşoğzu
yayın: (yayın eseri) gamaçkvale
yayıncı: magamaçkvale
yayınevi: oxorgamamçkumala
yayın yapmak: (müzik çalmak, müzik vb yayını yapmak) oç'and(in)u
yayın yapmak: (yayına hazırlamak, yayınlamak) gamaçkvalu
yayla: gola
yayla yatağı: (isiri otundan yapılmış yayla yatağı) mont’k’ori
yaymak: (bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey sermek veya yaymak) gontxu
yaymak: (yere sermek, yere yaymak) gompinu
yaz: (sıcaklık zamanı) mapxa
yazar: mamç'arapale
yaz güneşi: mapxa
yazı: (tabela) noç'are
yazıcı: (yazar) mamç'are, mç’aru
yazılı: (yazılmış) ç’areri, geç’areri
yazılmamış: (yaz(ıl)madan) uç’aru
yazmak: oç’aru
yaz mevsimi: monç'inora
ye: ç’k’omi
yedek: oktira
yedi: ÅŸkvit
yedidamar: (bir ot türü) şkvitdamari
yedide biri: naÅŸkvitani
yedinci: maÅŸkvitani
yedirmek: koçu
yediyüz: şkvitoş
yeÄŸen: animse
yeğen: (erkek kardeşin kızı) cumaskua
yeğen: (kız kardeşin kızı) daskua
yel: ixi
yelek: fork’a
yemek: (yiyecek) gyari
yemek yemek: oç’k’omu
yemekhane: (mutfak) ogyare
yemeksiz: (katıksız) ugyare, ugyaroni
yemin etmek: (söz vermek) opurçu
yemiş: (yemiş halde) ç’k’omeri
yengeç: ç’ağana
yenge: nisadi, bi3’o
yeni: aÄŸani
yeniden: (yeni olarak) aÄŸanaburot
yeni dünya (meyva): 3xemunt’uri
yenilik: aÄŸanoba
yen(il)miş: (kazan(ıl)mış) gecgineri
yeni yetme: (genç) ağanmordale
yeni yetme olarak: (yeni yetme ÅŸeklinde) aÄŸanmordalurot
yeni yıl: 3’anağani
yenmek: ocginu
yer: sva, yeri, dginale
yerel: dixa(ne)buri
yer göstermek: (yerli yerine koymak) yeriş konoçkinu
yerleÅŸim mevkii: (yerleÅŸim yeri) nobargeneÅŸsva
yerleÅŸim yeri: (yaÅŸam yeri) dixaskidala, skidaldixa, svanobargene
yerleşmek: (konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb)) obargu
yerleÅŸmiÅŸ: (mesken edinmiÅŸ) nobargeri
yeryüzü: dixa
yeşermek: (patates, soğan vb sebzelerin durduğu yerde sürüm veya tomurcuk atması, tohumun yeşermesi) ok’ik’ilu
yeşil: mjvari, xanç’a
yeşilköy: (hopa'da bir köy) p'anç'ol
yeÅŸilli: mjvaroni
yeşille(n)mek: goxanç’u
yeşillenmiş: goxanç’eri
yeterince: (yeteri kadar, yeterli) dobaÄŸine
yetinme(k): (razı gelmek) onant'ru
yetiÅŸkin: mordale
yetişmek: (arkasından koşmak, arkasınan yetişmek) meç’işu
yetiÅŸmiÅŸ: (yetiÅŸkin) morderi
yetiştir(t)mek: (büyüttür(t)mek) mordapu
yetmek: (yettirmek, yetinmek) dobaÄŸu, obaÄŸu
yeyici: mç’k’omura
yığın: (mısır sapı yığını (kazık çevresinde)) bardi
yığmak: (mısır sapı yığını yığma (kazık çevresinde)) obardu
yıkamak: onaxu (elbise yıkamak vb)
yıkamak: moçxu, oçxu (bulaşık, sebze meyve vb)
(yıkamak: gamaçxu
evi yıkadılar/oxori kogamaçxes)
(yıkamak: gyoçxu
elini yıkama/xe mo gyoçxip)
(aşağıya doğru yıkamak: gelaçxu
merdiveni yıka/merdiveni kogelaçxi)
(ön tarafı yıkamak (su vb sıvı ile: ge3’açxu
evin önünü yıkamışlar/oxoriş 3’oxle koge3’açxerenan)
(musallat olmak, bela olmak: dolobunu
oç’aruşi kodolomabonu/yazı yazılması gereken şeyden ötürü belaya kaldım/ona yazı yazma işiyle belaya kaldım)
yıkanılacak: (yıkanması gereken) onaxuşi, onaxoni
yıkanmamış: unaxveri
yıkanmamış: (yıkanmadan, banyo yapmadan) ubonu
yıkanmış: naxveri
yıkanmış: (bulaşık vb) çxeri
yıkanmış: (yıkanarak) boneri
yıkık: (dökük, yıkı dökük) doloxveri
yık(ıl)mak: (kapalı bir yerden dışarıya doluşmak veya toplanmak) gamixvu
yıkmak: (yıkılmak) doloxvu
yıkmak: (alt tarftan yukarıya doğru aktarmak) yexu
yıl: 3’ana
yılan: 3’i3’ila
yılan: (kör yılan) qveri
yıllar boyunca: 3'anamo3'ana
yıllarca: 3'anamo3'ana
yıldız: muru3xi
yıllık: (aidat) 3’aneri
yırt: xari
yırtmak: oxaru
yırtık: bri3'eri
yırtık pırtık: gobri3’eri
yırtılmak: (yırtıp parçalamak, beraberce yırtıp parçalamak) ok’ostiku
yırtmak: (parçalamak) obri3’u
yine: (tekrar, yeniden) xolo
yirmi: eçi
yitirmek: gondinu
yiyecek: (katık, besin) oç’k’omale
yoğrulmamış: (yoğrulmadan) ukiminu
yoÄŸun: ÄŸomu
yoÄŸurmak: (hamur yoÄŸurmak) okiminu
yoğurmak: (sıkma suretiyle suyun almak (çamaşır vb), yoğurmak (meyva, çamaşır vb)) o3’ilaxu
yoÄŸurt: meqveri, yoÄŸurti
yoğurt: (mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış) meqvaperi
yoÄŸurt yapmak: (yoÄŸurt mayalamak, yoÄŸurt) meqvapu
yok: va ren
yok edilmiş: (soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış) mek’arberi
yok etmek: (ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek) mek’arbinu
yok olan: (yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan) meç'k'vidala
yok olmak: (yok etmek, yok etmek) mek’arbu, ok'arbu
yok olmak: (ortadan kaybolmak, kopmak) kyoç'k'odu, keç’k’odu
yok olmak: (sonuna gelmek) yoç'k'vadalu
yol: gza
yol ağzı: (yol kenarı) gzap’ici
yola çıkmak: (yola koyulmak) gzas gedgitu
yolcu: magzale
yoldaÅŸ: gzamÅŸine
yoldere köyü: (hopa’da bir köy) zurp’ici
yol göstermek: gzaş noguru
yollamak: (canlı varlığı göndermek) oçkv(in)u, mendoçkvinu
yollanmak: ogzalu
yolluk: (gzaÅŸeni, gzaÅŸi) gzaloba
yolmak: ostiku
yolmak: (yolup parçalamak) oç’ik’onu
yol yordam: (tarz, teknik, biçim) suveri
yontmak: gamaqazu, oqazu
yontulmamış: (sivriletilmemiş) ugamaqazu
yontulmuÅŸ: gamaqazeri
yorgan: yorÄŸani, otvale, motvale
yorgun: doç'k'inderi, donoç'k'inde
yorulmak: doç'k'indu
yosun: putkuri
yönetici: dudmaxvenci
yönetmek: (idare etmek) oktalu
yudum: (haram lokma) xip’i
yudumlamak: (pervasızca yutmak) oxlip’u
yukarı: jin
yukarı: (yukarıya doğru, yukarı istikamette) emti
yukarı kuledibi mahallesi: (hopa'da bir köy) amç'işe
yular: aÄŸviri
yumak: murgi
yumaklaÅŸmak: (yumak ÅŸeklini almak) omurgu
yumurta: markvali
yumurta akı: 3ila
yumurta kabuğu: markvaliş xeç’ep’a
yumurtalık: (yumurtlama yeri) markvanale, omakvale
yumurtlamak: oskvu, osku
yumuşak: çiçku
yumuşamak: oçiçk(an)u
yunus: muturi, depina
yunus adam: (balık adam, dalgıç) k'oçdelpini
yurt: dobadona
yurtdışı: menyaşgale
yurtiçi: menyaşdoloxe
yutmak: gyoÅŸkvu, oÅŸku
yutmak: (lokmayı mideye indirmek vb) gyolapu
yuva: obÄŸe, yova
yuvarlak: murgvali
yuvarlamak: (yuvarlanmak) ogri(mo)nu
yuvarlamak: (yüksek yerden aşağıya doğru yuvarmak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak (odun vb)) mejaxvu
yuvarlanarak: (yuvarlama haliyle) ngrimoneri
yuvarlanmak: (yerde yuvarlanmak, yerde uzanıp çeşitli hareketler yapmak) ongoru
yuvarlamak: ongrimonu
yük: oğmale, yuki
yüklemek: mok’idu
yüklemek: (kapalı bir nesneye veya bir yere sıkıştırarak yüklemek ya da doldurmak (sepet vb)) omk'asu
yüklen: (sırtına geçir) muik’idi
yüklenmek: nacinu, nocinu
yüksek: (zirve) mağali
yüksek okul: mağalidoguroni
yükseköğretim: mağaligurapa
yün: mont'k'ori
yüreğinden geçmek: (hissetmek, tahmin etmek, kalbine doğmak, içine doğmak) guriş molaxtimu
yürek: guri, gurp’ici
yürekli: guroni
yürümek: (karınca, böcek vb hayvanların yürümesi) obuzalu
yüz: p’ici
yüz: (yüz sayısı) oşi
yüzleştirmek: (karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek) go3’odginu
yüzleştirmek: (karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek, ön tarafına durdurmak, ön tarafına getirmek) e3’odginu
yüz: nunk’u
yüzmek: onçviru
yüzük: ma3'k'indi
yüz verilmiş: (şımarık) p’ici meçameri
yüz vermek: (şımartmak) p’iciş meçamu
yüzyıl: (asır) oş3'ana

Please reload

Lazuri Doviguram

bottom of page