top of page

S - Türkçe Lazca

S harfi ile başlayan türkçe lazca sözcükler

 

 

s
sabah: ç’umani
sabahtan: (yarın sabah) ç’umanişi
sabahtan beri: ç’umanişen doni
sabak vakti: oç'umare, ç’umanişi
sabaka kadar: (sabaha dek) ç'umanişakis
sabahki: (sabah vakti, sabahtan) ç’umaneri
sabretmek: noxondu, osap’ru
sabun: sap'oni
saç: (tüy, kıl) toma
saçlı: tomoni
saçmalamak: oçaçkvu, ocacgu
saçma(lık): (saçma sapan) çaçkveri
sağ: (canlı) şurgedgineri, cantreli
sağ: marz’gvani
sağır: qunga, ondure, ndura, quc(i)uogne (kulağı duymayan)
sağır olmak: onduru, osağiru
saÄŸlam: k'ap'et'i
sağlık yüksek okulu: ok'arobaşi mağalidoguroni
saÄŸmak: mozdu
saha: gomorgva
sahil: (plaj, deniz kenarı) mzuğap’ici, zuğap’ici
sahip: mance
sahipli: manceneri
sahiplik: (aidiyet) mancoba
sahip olmak: omancu
sahi zannetmek: (gerçekleşmek) omtilanu
sahtekar: (soyguncu) gomçumale
sahur: mosela
sahura kalkmak: moselaÅŸ yeselu
saka kuÅŸu: tiaspiyoni
sakal: pimpili
sakallı: pimpiloni
sakar: goxveri
sakın: (sakın ha!) vaşa
sakız ağacı: (zamk, yapışkan) ğencgiri
sakin: misa
saklamak: oÅŸinaxu
saklanmak: ont’k’ob(in)u
saklı: şinaxeri
saksı: k’ot’o
salak: gobangeri
salatalık: (hıyar) şuk’a
salatalık: (küçücük salatalık, dalında mevcut halde küçücük salatalık) xip’iri
sal bacak: kyunti
salgın: goşoğzu, goşogzoba
salgın halde: (yaygın şekilde) goşoğzeri
salı: tutaçxa
salkım: (üzüm vb meyva kabuğu veya salkımı) xeç'ep'a
sallamak: onk’anu
(sallamak: amonk’anu, gamonk’anu
ne zamana kadar sallayıp sallayıp duruyorsun, yorulmadın mı?/mundeşakis amonk’anup gamonk’anup, esteri va dogaç’k’indur i?)
(sallamak, hızlanmak, hareketlenmek: gonk’anu
otur orada, boşu boşuna çubuk (değnek) sallama/ek kodoxedi, m3udişişi biga mo gonk’anup
birazcık silkelen (hızlan/kendine gel)/ar m3ika guyink’ani)
(sallanmak: gok’an3’uru
sallanma, güzelce (doğru dürüst) gez/mo goyik’an3’ur, memskvaneri (ment’k’aberi) goxti)
sallamak: (laf sallamak, herhangi bir nesneyi sallamak) gosalu, gosalu
sallamak: (sallamak (balta vb), tarla, bağ, bahçe işlerini yaparken elindeki nesneyle yere veya başka bir nesneye vurmak) onkinu
sallamak: (rastgele sallamak) golonkinu
sallamak: (bir cismi bir hedefe doğru sallamak veya sallayıp isabet ettirmek) mot'alu
sallamak: (biçmek (kesip uçurma suretiyle biçmek)) on3alu
sallamak: ((el, dil, kol sallamak vb)) ovalu
saldırgan: manot’ale
saldırganlık: manot’aloba
salı: ik'inaçxa
salıncak: ok’an3’ure
salkım: (meyva salkım kabuğu, meyva salkımı) ç’aba
sallanan: (sallanıcaklı, sallanma işine yarayan) ok’an3’uroni
sallanmak: (sallanmak, salıncakta sallanmak) ok’an3’uru
salmak: oxoÅŸkvu
salon: salanduÄŸi, saloni
salya: lejveri
salyalı: lejveroni
salyalı: (salyalanmış) golejveri
salyangoz: (sümüklü böcek) pen3'o
saman: (mahsülü alınmış mısır bitkisi) çala
samyeli: (güneyden esen ılık bir rüzgar türü) k’alaşi
sanatkar: zanatkyari
sandalye: troni
sandık: yaşik’i
sanki: lai
sanki: (tıpkı, hayret sözcüğü) muç'o eşo
sanmak: (zannetmek) do3’onu
sanmak: (bilmek) açkinu
sansar: zerdeva, k’venuri
sap: (mısır sapı) ğeri
sap: (meyve veya yaprak sapı) qur3’i
sapan: lak’at’k’a
saplamak: o3igu, me3igu
(saplamak, saplayıvermek, takmak veya dizmek (fındık vb): gama3igu
fındıkları sapla (diz/tak)/txirepe gama3igi)
(yanına saplamak, üzerine saplamak, üzerine takmak (gül vb): gelo3igu
cekete gül taktı/ceketis vardi gelo3igu)
(batırmak, derince saplamak, saplamak: dolo3igu
adama bıçak sapladılar/k’oçis xami dolo3iges)
(yanına saplamak, yan tarafına saplamak, yan tarafa dikmek: ela3igu
fasülyeye sırık dik/lobias xaşari kela3igi)
(saplamak: go3igu
bostana sapladılar (diktiler)/getasules kogo3iges)
(araya sapla(n)mak, araya dikmek: goÅŸa3igu
çeperin arasına sıkıştılar (saplandılar)/ğoberişi şkas koguşi3iges)
(saplamak: me3igu, no3igu
kancalı iğneyi (ona) tak/me3igale kono3igi)
(araya saplamak, araya dikmek: meÅŸa3igu
çubuk sapladılar (sıkıştırdılar)/k’et’i komeşo3iges)
saplamak: (ortasına batırmak veya saplamak (bıçak vb)) goxunu
saplıyor: 3igups
sara: dutari
sararmak: (sarılaşmak) osaru
saray: doxore
sargan balığı: sargani
sarhoÅŸ olmak: (sarhoÅŸlaÅŸmak) osarxoÅŸu
sarı: skit’a, k'vint'eli
sarıasma kuşu: malağure
sarıcı: (metal sektüründe sarı işiyle uğraşan) mak'vint'ele
sarılaşmak: (sarılamak) ok'vint'el(an)u
sarışınlık: (sarı halde olma) k'vint'eloba
sarkıtmak: ((ip sarkıtmak vb) genç’u, gyonç’u
sarmak: (baÄŸlamak) mek'iru
sarmak: (çepe çevre sarmak (onu vb), diklenmek, karşı gelmek) guxtimu
sarmak: gok'iru
sarımsak: leri
sarmaşık: msici
sarmaşıklık: msicona
satılacak: (satılması gereken) gamaçamuşi
satılık: gamaçamoni
satılmış: gamaçameri
satınalmak: yeç’opinu
satmak: (satılmak) gamaçamu
sav: k’avuli
savaÅŸ: lima
savcı: savcı
savsak: bedixaman3a
savsaklamak: (işi gerekszi yere uzatmak, ağırdan almak, oyalamak) onç’inu
savsaklık: bedixaman3oba
savurlamak: (atmak, sallamak, bir kenara başıboş halde bırakmak) ot’k’omilu
saygıdeğer: (değerli) şurieri
sayıklamak: k’oro3xalu
sayılmış: (sayılı) k’oro3xeri
sayım: k’oro3xa
saymak: osvaru
sayma yeri: (dizme yeri) osvare
sazan: malebe
sebebi ise: muÅŸenida
sebze: lilve
seçerek: 3xuneri
seçilmiş: 3xuneri
seçilmiş: (başkan vb) 3’opxeri
seçmek: (içerisinden seçmek, seçip çıkarmak, ayırmak, ortaya çıkarmak, içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak) goşağu
seçmek: (ayırmak, içerisinden seçmek) moşağu
sedir: m3xodari
sperm: tasi
sekiz: ovro
sekizbin: ovroÅŸilya
sekizde biri: naovrani
sekizinci: maovrani
sekizmilyon: ovromilyoni
sekizyüz: ovrooşi
sel: k’varçxani
selam: selami
semer: nisori
sempatik: (insanlıklı, cana yakın, sevecen) k'oçinoboni
sen: si
sendelemek: obandalu
sendeleyerek: bandaleri
sene: 3’ana
senelerce: 3'anamo3'ana
senelik: 3’aneri
senin: skani
senin gibi: skanisteri
seninle: (seninle beraber) skanik’ala
sensiz: uskaneli
sepet: k’alati
sepet: (sepet, küçük sepet) t'ik'ina
sepet: (meyva sepeti, meyva toplama sepeti) gideli
sepet: (el sepeti) xen3’k’eli
serbest bırakmak: özgür kılmak
serçe: ç’urç’a
serender: serenti
sergi: (sergi bezi, serilmesi gereken, serilme işine yarayan) ok’orçoni
sergi: mpinale
sergi: (serme yeri, serme mevkii, sergi sarayı, sergi yeri) merçona, ompinale
sergicilik: gonpinoba
sergilemek: gonpinu
serili: (serilmiş) merçeri
serilmiş : (ön tarafa doğru dökük, ön tarafa doğru serilmiş) go3’obğeri
serilmiş: (bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey serilmiş veya yayılmış) gontximeri
serilmiş: (yayılmış (fındık, çay vb)) gompineri, mpineri
serilmiş: (yere serilmiş, yere yayılmış) mompineri
serin: çuçuna
sermek: merçu, orçu
sermek: (bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey sermek veya yaymak) gontxu
sermek: gorçu
sermek: (çepe çevre yere sermek, çevre düzenlemesi yapmak, yaymak) gonpinu
sermek: (yere sermek) ompinu, gompinu
sermek: (yere yaymak) mompinu
sermek: (altına sermek) e3'orçu
sermek: (karşılıklı sermek, karşılıklı yanyana vb şekilde sermek) ok’orçu
serme yeri: (serilen yer) mompinale
serpmek: obÄŸu, gobÄŸu
sert: k'ap'et'i
sertleÅŸtirmek: (sertleÅŸmek) ok'ap'et'anu
sertleÅŸmek: ok'ap'et'u
ses: xonari, sersi
ses çıkarmak: (davul vb nesnelere vurarak ses çıkartmak) obangu
ses çıkarmak: (bir nesneye (sallama haliyle) vurma suretiyle pat pat ses çıkarmak) op'at'k'alu
sesi kısılmak: xonariş ostu
ses kısıklığı: xonariş mestikoba
seslemek: oxonaru
seslenmek: ocox(in)u
(yukarı doğru seslenmek, yukarı doğru çağırmak: amacoxinu
yukarı tarafa doğru (ona) seslen/emtumani amucoxi)
(aşağıya doğru seslenmek, aşağı doğru çağırmak: gamacoxinu
aşağıya doğru (ona) seslen/gemtumani gamucoxi)
(aşağııya doğru seslenmek: gelacoxinu
aşağı doğru (ona) seslendim/gemtumani gelavucoxi)
(yukarı doğru seslenmek: eşacoxinu
yukarıya seslendim/emtumani eşavucoxi)
(aşağı doğru seslenmek: elacoxinu
aşağıya doğru (ona) seslendim/gemtumani elavucoxi)
(bir şeyin altından veya alt tarafından yukarıya doğru seslenmek, yukarı mevkideki üst bir yere seslenmek: e3’acoxinu
o çatıdayken ona seslendim/ç’eris gexet’uşi e3’avucoxi)
(arkasına seslenmek, yüzüne doğru sertçe konuşmak: mok’ocoxinu
karşı tarftan seslen/melendo kamuk’ucoxi
yüzüme sertçe konuşma/nena mok’omicoxup)
(karşıdan karşıya veya karşılıklı seslenmek, karşıdan karşıya çağırmak, karşılıklı teyitleşmek, karşılıklı sözleşmek: ok’ocoxinu
mşkede buluşmak üzere teyitleşik/mşkeşa kok’ovicoxit)
seslendirtmek: ocoxinapu
setlemek: oxurgu
sevdalanmak: (sevmek, aşık olmak) oqoropu
sevgi: qoropa
sevgili: qoroperi
sevinç: (yürek coşkusu) gurişxeleba
sevinç: (neşe) xeleba
sevinçli: xeleberi
sevinmek: (sevindirmek, neÅŸelenmek) oxelu
seyirci: (bakıcı) ma(o)3'k'edale
seyirci: matamaÅŸe
seyrek: titxu
seyrekleşmek: (sıvı şekline bürünmek) otitxu
seyreltilmiş: (bitkinin seyreltilmiş hali)) k’ineri, k’ik’oneri
sezgi: gagna
sıcak: (hava sıcaklığı, vücüt sıcaklığı, hararet) çxvapa, mçxopa, mçxvapa
sıcak: (sıcak, sıvını sıcaklığı) t’u3a
sıcak basmak: omçxvapu
sıcaklaştırmak: (ısıtmak) ot’u3anu
sıçmak: oz'gu
sıçmak: (sıvı şeklinde sıçmak) ot'ra3'u
sıçmak: (büyükçe sıçmak) okoşoru
sıçramak: me3xont'u, o3xont’u
( içeriye doğru sıçramak, aniden birdenbire var olmak, aniden birdenbire oluvermek, aniden birdenbire bitivermek: ama3xont’u
sinek kapıyı açmamı beklemeden sıçrayıverdi/mç’acik nek’na va gom3’k’işakis ama3xont’u)
(dışarıya doğru sıçramak: gama3xont’u
adam kapıyı açmamı beklemeden dışarı doğru sıçrayıverdi (atıldı)/k’oçik nek’na va gom3’k’işakis gale kogama3xont’u)
(aşağıya doğru bir hedefe sıçramak: gela3xont’u
bahçeye üst taraftan sıçradı/ofut’eşa jilendo kogela3xont’u)
(yukarıdan aşağıya doğru sıçramak, yukarıdan aşağıya doğru araya sıçramak: geşa3xont’u
su kurbağaları aşağıya doğru sıçradılar/maqaqepek kogeşa3xont’es)
(yukarıya doğru sıçramak: eşa3xont’u
su kurbağası dereden yukarıya doğru sıçrayıverdi/maqaqik ğalişen keşa3xont’u)
(yukarıdan aşağıya doğru kapalı bir yere doğru su topluluğuna veya su birikintisine atlamak veya sıçramak: dolo3xont’u
çocuk dereye atlama suretiyle dalıverdi/berek ğalis kodolo3xont’u)
(bir şeyin altından yukarıya doğru zıplamak veya sıçramak: e3’a3’xont’u
ağacın altından ağaca sıçradı ve dalları silkeledi/ncas e3’a3xont’u do qape kogoşatxu)
(yukarıya doğru şiddetli bir biçimde atlamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bir biçimde zıplamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bir biçimde saldırmak: ye3xont’u
çocuk sıçradı ve tavandaki lambayı kırdı/berek ye3xont’u do gen3xodoreşi lamba kogot’axu)
(öne doğru atlamak, öne doğru zıplamak: go3’a3’xont’u
gece nonç’ona’da giderken çakal önüme doğru sıçra(yıver)dı (düşüverdi/önüme çıktı)/seri nonç’onas mevit’işi mk’yapuk kogo3’ami3xont’u)
(zıplamak: me3xont’u
rampadan atladım/tumbişen mep3xont’i)
(araya atlamak, kapalı bir yerde araya atlamak veya zıplamak: meşa3xont’u
tavuk kümese atladı (kümese uçtu)/kotumek okotumales komeşa3xont’u)
(üzerinden atlamak, bir engelden atlamak: meja3xont’u
rampadan (setten) atladı/tumbişen komeja3xont’u)
(karşıdan karşıya atlamak, yandan atlamak, yan istikametten atlamak: mok’a3xont’u
adamlar buraya dere tarafından sıçradılar/k’oçepek ak ğalişk’elen komok’a3xont’es)
sıçratmak: (su sıçratmak, deniz suyunun taş veya kayalara çarpması (dalganın kayalar vurması ile oluşan su çarpması veya sıçraması vb)) oç’k’ap’u
sıçratmak: oçxap’u, (sıçratmak (su/çamur vb) o3xap’u
sıçratmak: (su sıçratmak, suyun içinde su sıçratma haliyle yüzmek) oçxap’alu
sıfır: çkar
sığdırılmış: nt’rineri
sığırcık: (sığırcık kuşu) msirida
sığmak: (sığdırmak) ont'r(in)u
sıkılmak: (nefesi tıkanmak, daral gelmek) şuriş onadu
sıkılmak: (daral gelmek, bunalmak) onadu, madu, nadu
sıkılmak: meç'irdu
sıkılmış: (sıkıca bağlanmış, sıkılmış (boğaz vb), tasarruflu) ok’ozderi
sıkılmış halde: meç’irderi
sıkıntı çekmek: (zorlanmak, zahmet görmek) meç’iru
sıkışmak: (araya sıkışık halde ezilmek) orç'ak'u
(araya sıkıştırmak, araya sıkışmak: meşorç’ak’u
deliğe çubuk sıkıştırdılar/ğormas k’et’i komeşorç’ak’es)
sıkışmak: (sıkılmak, araya sıkışmak) meşakaçu
sıkışmak: (bunalmak) goşokaçu
sıkıştırmak: onz’gipu
(sıkıştırmak, tıkış(tır)mak, kapamak (delik vb): onz’gipu
delikleri kapa/ğormapes konunz’gipi)
(kapalı bir yerde sıkıştırmak, yüksek bir yerde sıkıştırmak: amanz’gipu
sobanın deliğini sıkıştır/peşkoşi ğormas amunz’gipi)
(kuvvetlice sıkıştırmak, dışarı doğru sıkıştırmak: gamanz’gipu
delikleri iyicene kapa (ört/sıkıştır)/ğormapes k’ayi kogamunz’gipi)
(etraflıca sarmak, etraflıca sıkıştırmak: gonz’gipu
kapının altını iyicene sıkıştır/nek’naş tude k’ayi kogonz’gipi)
(içine sıkıştırmak, içine katlamak: gelanz’gipu
parça sıkıştırdım (ona)/parça geluvinz’gipi
(içine doğru kapalı bir nesneye sıkıştırmak veya katlamak: geşanz’gipu
çocuk ormanda sıkıştı/berek mt’k’alepunas kogeşanz’gipu)
(derin bir yerde sıkıştırmak, çukur bir yerde sıkıştırmak, deliğe sıkıştırmak veya örtmek: dolonz’gipu
değirmen taşını sıkıştır/mskibuşi ğurni kodolonz’gipi)
(arada bir yerde sıkışmak, örtülü bir yerde sıkışmak veya sıkıştırmak: eşanz’gipu
tavuk yumurtalıkta sıkışmış/kotumek omakvales keşanz’giperen)
(yandan sıkışmak, yan taraftan sıkışmak, herhangi bir taraftan sıkışmak veya kapamak: elanz’gipu
çocuk ne oldu sana buraya niye sıkışıyorsun!/bere mu gağodu, ak muşeni elinz’giper!)
(tıkamak, sokmak: gyonz’gipu
peteğe çubuk soktular (sıkıştırdılar)/k’arvanis k’et’i kogyonz’gipes
(araya sıkıştırmak, araya tıkamak: goşanz’gipu
elim kapıya sıkıştı/xe nek’nas geşaminz’gipu)
(sıkış(tır)mak, tıkamak: menz’gipu
sıkıştırma/mo menz’gipup)
(araya sıkış(tır)mak, sıkıştırmak: meşanz’gipu
elim sıkıştı/xe komeşaminz’gipu)
(üst yerde sıkış(tır)mak, üzerinden sıkış(tır)mak: mejanz’gipu
çatıda sıkıştılar/ç’eris mejanz’gipes)
(yandan sıkıştırmak, tıkamak: nonz’gipu
deliği tıkama/ğormas mo nonz’gipup)
(sıkıştırmak, üzerinden kapamak, üzerinden örtmek (gügüm vb): monz’gipu
gügümün kapağını ört/k’uk’umas k’apaği komonz’gipi)
(kapalı bir yerde sıkıştırmak, kapatmak, tıkamak: molanz’gipu
çocukları odaya sıkıştırdılar (tık(a)dılar)/berepe odas komolonz’gipes)
(yan yana yakın bir yerde sıkışmak, arka tarafa sıkışmak: mok’anz’gipu
sıkışma/mo mok’unz’giper)
(dar bir yerde sıkış(tır)mak, araya bir yere sıkış(tır)mak veya atmak (ateşe odun veya sobaya odun atmak vb): moşanz’gipu
ateşe odun atma (sıkıştırma)/daçxiris dişka mo meşonz’gipap)
sıkış(tır)mak: (araya sıkış(tır)mak) goşorç'ak'u
sıkmak: (sıkmak, boğazını sıkmak) oqoz(din)u
sıkmak: (sıkma suretiyle suyunu almak (çamaşır vb), yoğurmak (meyve, çamaşır vb)) o3'ilaxu
sınamak: o3adu
sınanmış: 3aderi
sınır: menya, sinori
sine: (insan koynu) uba
sinir: xuri, siniri
sinirlenmek: (kızmak) oşumu
sıralı: (ardı sıra dizilmiş) golonsvareli
sırık: xaşari
sırık kuyruklu: (kuyruğu uzun) k'udelxaşari
sırnaşık: kança
sırnaşmak: (yalakalaşmak) okançu
sırıtık: moxrençkeri
sırıtmak: (dişlerini göstererek sessiz şekilde gülmek, sırıtmak) moxrençku
sırt: oç’işi
sırt: (insan sırtı) ciniki
sırtlamak: mok’idu
sırtlanmak: (sırtına almak) mojok’idu
sırtlanmış: (sırtına almiş halde, sırtına almış vaziyette) mok’ideri
sıtma: çaçxuri
sıvazlamak: (avucu sıvazlamak vb) oglicu
sıvı: 3’ara
sıyırılmış: (gömlek vb nesneyi, ezilmiş büzülmüş) nzik'eri
sıyırmak: (gömlek vb) onzik'u
sızı: (ağrı) 3’k’uni
sızılı: (ağrılı) 3’k’uneri
sızıntı: ğumini
sızmak: oğuminu
sidik: mseli
sigara: z’igara
silkelemek: opatxu
(üzerine doğru silkelemek: ejopatxu
kafama doÄŸru silkeledi/tis kejamapatxu)
(üzerine silkelemek, aşağıya doğru silkelemek: eşapatxu
sepeti asağı doğru silkele/t’ik’ina keşapatxi)
silkelemek: (saçmalamak, çxa çxa ses çıkarmak (dere akış sesi vb), silkelemek (ağaç vb), sırıkla veya çubukla ağaca vurma suretiyle silkelemek) onçxalu
silkelemek: (silkelemek (çalı cırpı vb), kıpırdatma haliyle ıslaklığını almak veya sallamak (çalı çırpı vb)) oşatxu
silkelenmiÅŸ: patxeri
simit: k'erk'eli
simitçi: mak'erk'ele
simitçilik: mak'erk'eloba
sincap: man3’ipure
sinmek: (olmak) oqopu
sine: gurp’ici
sinek: mç'aci
sinek: (büyük sivri sinek, at sineği) p’urzi
sirke: ncumori
sivilce: p’up’uzi
sivilcelenmek: op’up’uzu
sivri: (ince) m3’k’ili
sivri gagalı: m3’k’ili k’ik’iloni
sivrikafalı: (komünist) tim3'k'ili
sivriletilmiÅŸ: gamaqazeri
sivirileştirmek: (yontmak, (ağaç vb)) oqazu
sivriletmek: gamaqazu
sivrisinek: k’orğoni
sivri taÅŸ: (sivri kaya) kvam3'k'ili
siyah: uça
siyah kafalı: (esmer veya kara insan) tiuça
siyahlaşmak: (morlamak, siyahlaşmak, morlaşmak) gouçanu
siyahlı: uçoni
siz: tkvan
sizin: (sizinki) tkvani
soba: peÅŸko
soğan: k’romi
soğan: (yabani soğan) k’uk’umboli
soÄŸuk: qini
soğumak: (ılıklaşmak, sıvının soğuması veya ılıklanması) okiru, gekiru, gyokiru
soÄŸumak: (soÄŸuklaÅŸmak) oqinu
soğumuş: qineri, kireri (soğumuş, ılıklanmış (sıvıların soğuması veya ılıklanması))
sokmak: amaqonu (dışarıdan içeriye doğru bir canlıyı sokmak, göndermek veya almak vb)
sokmak: (bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek) meşolapu
soldurtmak: ontkirapu
solmak: ontkiru
solucan: 3’i3’i
solungaç: xorxot’a
soluk benizli: (rengi bezi gitmiÅŸ, uyuÅŸuk) sap'ara
soluklanmak: (nefes almak) moÅŸvacu
son: çodina
sonbahar: stveli
sonra: (daha sonra) ok’vaçxe
sormak: ok’itxu
soru: k'itxa(la)
soy: (meyve vb) p’ro3i
soyadı: k'ercoxo
soymak: (meyva soymak) op’ro3u
soyulmuş: (kabuğu soyulmuş (kabuğu soyulmuş meyva vb)) p’ro3eri
soyun: (üzerinden çıkar, ayağından çıkar) mui3’k’i
sökmek: me3’k’u, o3’k’u
sökük: (sökülmüş) me3’k’eri
sönmek: (söndürmek) meskiru, oskiru
sönük: (sünmüş) meskireri
söylem: gagna, metkvale
söyleme: mo u3’umer
söylemek: otku
söylemsiz: (abuk subuk, saçma) ugagnoni
söylenerek: (kendi kendine söylenerek) mumuleri
söylenmek: (kendi kendine şikayet ederek veya serzenişte bulunma vaziyetinde söylenmek) ok'unk'ulu
söylenmek: (kendi kendine sitem eder vaziyette bir şeyler söylenmek) omumulu
söylenmesi gereken: (söylenilecek) otkuşi
söylenti çıkarttır(t)mak: nenaş gamaqopinapu, gamaqominapu
söylenti çıkartmak: nenaş gamaqopu, gamaqominu
söylerek: (şarkı, türkü vb) bireri
söylettirmek: otkvapu
söz: nena
söz kesmek: (nişan öncesi anlaşmak) coxoş gedumu
sözlük: leksik'oni, nenapuna
su: 3'k'ari
sucuk: k’up’at’i
sucuk: (uzüm sucuğu) kyume
sucuk: (tatlı sucuk) cancuxa
sugören köyü: (hopa'da bir köy) k'ise
sukabı: (sürahi) baç’k’a
sulan(dırıl)mış: gon3’k’areri
sulandırmak: (su katarak rengini açmak, su katmak, su ilave ederek katılığını azaltmak) gon3’k’aru
sulandırmak: (sulanmak, su katmak, su ilave etmek) on3’qoru
sulu: 3’k’aroni
sulan(dırıl)mış: gon3’k’areri
sundura mahallesi: (hopa’da bir mahalle) sundura
sur: cixaÅŸÄŸoci
surat: nunk’u
su samuru: 3’vinari
susmak: (sessiz kalmak) ostibu
susturtmak: ostibinapu
susuz: u3’k’are
sümük: gingili
sümüklü: gingiloni
süpürge: okosale
süpürmek: (temizlemek) mekosu, okosu
(içeriye doğru süpürmek, içeride süpürmek: amakosu
evi sipürdü/evin içini süpürdü/oxori amakosu)
(dışarıya doğru süpürmek, dışarıda süpürmek: gamakosu
avluyu süpürdü/steğo gamakosu)
(etraflıca süpürmek, aşağıya doğru süpürmek: gelakosu
evi süpür/oxori kogelakosi)
(bir nesnenin etrafı süpürmek, süpürmek: gukosu
sobayı sil (temizle)/sobas gukosi)
(üst bir mevkiyi temizlemek: go3’akosu
tavanı süpürdüler (temizlediler)/tavani (gen3xodore) go3’akoses)
(üst tarafı temizlemek, üst tarafı süpürmek: gejakosu
sobanın üstünü temizle/sobaş jin kogejakosi)
(bir köşeyi temizlemek, silip süpürüp bir köşeye toparlamak: elakosu
süpürüp bir kenara toparla/kinaris kelakosi)
(paralel vaziyette (duvar vb) temizlemek veya süpürmek: golakosu
duvarı temizle (süpür)/duvari kogolakosi)
(arayı temizlemek, ara bölgeyi temizlemek: goşakosu
evin ortasını süpür/oxoriş oşkena kogoşakosi)
(bir şeyin üst tarafını silmek, silmek, süpürmek: mekosu
duvarı sil (süpür)/duvari komekosi)
(üzerinden temizlemek, süpürmek: mojakosu
çatıyı temizle/ç’eri komejakosi)
(karşılıklı süpürmek, topluca süpürmek, ortayeri temizlemek, bir yere süpürüp toparlamak: ok’ok’osu
süpür ve dışarı götür/kok’okosi do gale mendiği)
kızlar avluyu teferruatlıca (güzelcene) süpürdüler/k’ulanepek steğo dido mç’ipaşaşi kok’okoses)
süpürttürmek: okosapu
sürahi: poxali
sürat: manişoba
süre: ora
sürekli: birtum, p’ant’a, iroras
sürgün edilmek: (göndermek, gönderilmek, zorla kovulmak, istemeye istemeye gönderilmek) onçvinu
sürmek: osumu, osvu
sürmek: (el sürmek, dokunmak) xeş gedumu
sürtmek: oxri3ku
sürtmek: (birbirine sürmek veya sürtmek) ok'osu
sürüklemek: motiru, otiru
(içeriye doğru sürüklemek, içeri doğru almak, içeri doğru taşımak: amatiru
odunları içeri aldı (sürükledi/taşıdı)/dişkape doloxe kamatiru)
(dışarıya doğru sürüklemek, dışarıya doğru almak, dışarıya doğru taşımak: gamatiru
çay sergilerini dışarıya sürükledi (taşıdı/aldı)/çayiş bezepe gale kogamatiru)
(aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak: gelatiru
bügün nonç’onadan odunları aşağı doğru sürükledi (taşıdı/indirdi)/andğa nonç’onaşen dişkape kogelatiru)
(aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak, derin bir yerden başka bir yere nakletmek, derin bir yerden başka bir yere taşımak (sürüklemek/çekmek): dolotiru
paxuratiden kütükleri çektiler (taşıdılar)/paxuratişen kyutuğepe kodolotires)
(aşağıdan yukarıya çıkarmak, derin bir çukurdan veya bir yerden yukarıya çıkarmak, yukarıya doğru sürüklemek: eşatiru
bir bilseydin çocuğu nelerle dereden çıkardıklarını!/ar giçkit’at’ik’on, bere muepete ğalişen na keşatires!)
(aşağıdan yukarıya sürüklemek, aşağıdan yukarıya aktarmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya taşımak: elatiru
kütüğü yukarıya sürükledi (çıkardı/taşıdı)/kyutuği jindole elatiru)
(yerde sürterek sürüklemek: e3’atiru
terliği yere sürtüyor ve öylelikle geziyor/terluği e3’atirups do gulun)
(gezdirmek, götürmek, sürüklemek, taşımak: gotiru
çocuğu sürükleme (gezdirme)/bere mo gotirup)
(boÅŸ boÅŸ avarece dolaÅŸmak: goÅŸatiru
boÅŸu boÅŸuna dolaÅŸma/m3udiÅŸiÅŸi mo goÅŸitiyer
hiçbirşey yapmamışlar ve sadece orada burada sürtmüşler/mutu skani va qverenan do ar xvala ekole akole goşitirerenan
avarece dolaşmakla hiçbir şeye sahip olamazsın/goşatirute mutu skani va gaqven)
(ara bir yere girmek, ara bir yerde sürüklemek, bir yere doğru sürüklemek, sürüklemek, bir ara yere sokmak, bir ara yere sürüklemek: meşatiru
köpek ayakkabıyı aldı (ısırdı) ve mereğe sürükledi (götürdü)/coğorik gyak’nu do modvalu bagenis komeşatiru)
(yerde sürüklemek, sürüklemek, getirmek: motiru
odunu niçin getirdin (sürükledin)?/dişka mot motiri?)
(yandan/arkadan sürüklemek veya getirmek: mok’atiru
tut (al) ve evin arkasından çalı getir (sürükle)/gyak’ni do jimok’aşen 3xik’i komok’atiri)
(kapalı bir yerden çıkarmak, kapalı bir yerden sürüklemek, kapalı bir yerden getirmek: moşatiru
dağdan odun çıkar (getir)/germaşen dişka komeşatiri)
(yerde sürüklemek, sürükleyip bir araya getirmek: ok’otiru
bezleri çek ve bir yere topla (getir/sürükle)/bezepe 3’in3’i do ar svas kok’otiri)
sürülmüş: (sürtülmüş, boyanmış) sveri
süründürmek: gotiru
sürünmek: (yerde sürünmek) osrialu: 
süründürtmek: (yerde süründürtmek, kızakla kaydırtmak) gosrialapu
sürünmek: (henüz gezemeyen çocuğun yerde sürünmesi veya emeklemesi) oxoxu
süslemek: mo3'ipxu
süslenmiş: mo3’ipxeri
süt: mja
süt kardeş: (erkek süt kardeş) cumamengaperi
süt kardeş: (kız süt kardeş) damengaperi
sütotu: (sütleğen) mamjvale
sütyen: buz’imotvale, sutyeni
süzgeç: on3’irale
süzme: (çökelek) minci
süzmek: on3’iru
svan: ÅŸoni
svanca: ÅŸonuri
svanistan: ÅŸoneti

Please reload

Lazuri Doviguram

bottom of page