top of page

M - Lazuri - Turkuli

M- Harfi ile başlayan Lazca Türkçe sözcükler

m
ma: ben
maambare: haberci
maana: bahane
maange: mutfak eşyacısı, züccaciyeci
maanşani: altıncı
maartani: birinci
mabağe: bağcı
mabaxe: dövücü, döven, boksör
mabalan3e: dengeci
mabir(al)e: türkücü, şarkıcı
macginale: kazanan, başaran, kazanıcı, galip
mocgire: akraba
macğat'e: işıldayan, göz hoş gelmeyen ışıldayıcı
macoxine: çağırıcı, tellal, mübaşir
maçxome: balıkçı
maçkinere: uzman
maçkinoba: bilgecilik, bilgelik
maçodinale: sonuncu, sonlandırıcı, sonlandıran, bitirici
maçxa: pınar suyuna yapılan tahta oluk
maçxonope: rahmetçi, rahmetini esrgemeyen
maçxorani: dokuzuncu
maç’ame: ilaçcı, eczacı
maç'ope: avcı, yakalayıcı
madulyartoba: işbirlikçilik
madulyartobe: işbirlikçi
madulye: işçi
maeç'opale: alıcı
mafut'bole: futbolcu
magalgamaçame: dışsatıcı, ihracatçı
magamaçkvale: yayıncı
magamamale: imalatçı, üretimci
magektale: devrimci
magenomskide: artıkçı
mage3adapale: denetmen
mage3ade: denetçi
magnolia: şimşir ağacı
magoxtime: dolaşıcı, gezici
magolokte: çevrimci, tercüman
magoşobğe: dağıtımcı
magoşobğopale: dağıtman, dağıtan
magoşogore: araştırmacı
magurape: öğretici, eğitimci
magyare: aşçı, yemekçi
magzak'ine: demiryolcusu
magzale: yolcu
mağali: zirve, yüksek
mağalidoguroni: yüksek okul
mağaligurapa: yükseköğretim
mağaloba: yükseklik
maÄŸara: maÄŸara, in
mağvine: şarapçı
maqaqi: su kurbağası
maqare: gelin alayı
maqoropale: aşık
maizmoce: hayalci, hayalperest
maxaçke: kazıcı, çiftçi, emekçi
maxande: çalışkan
maxant'e: ressam
maxe: kepeng
maxesap'e: hesapçı, muhasebeci, hesaplayıcı
maxtime: gidici, seyyah
maxutani: beÅŸinci
maxut'ale: yaycı
maxut’ine: horlayıcı, horlayan
maxva: köz
maxvaşi t’aroni: köz gibi hava, köz gibi parlayan veya sıcak hava
maxvale: öksüren, sürekli öksürüp duran
maxvat'epale: kemirgen
maiptinale: ilkinci, ilklendirici, ilklendiren
majurak’elendo: diğer tarafdan
majurani: öteki, ikinci, diğeri
majuranik’ele: öbür tarafa, öteki tarafa
majuranişi: ötekinin, diğerinin
makart’ale: kağıtçı, mektupçu, postacı
maktirale: değiştirici, takascı, trampacı
makudale: kalpakçı, başlıkçı
mak’asi: makas
mak’ature: katılımcı, aza
mak'erk'ele: simitçi
mak'ide: kurucu
mak'idu: taciz etmek, takılmak, tecavüz etmek
mak'vande: dilenci
mak'vate: kesici
mak'vint'ele: sarıcı, metal sektüründe sarı işiyle uğraşan
malağure: sarıasma kuşu
malave: yerinde durmayan çitten çeperden atlayan etrafa ziyan veren
malave puci: çitten çeperden atlayıp duran ziyanlı inek
malebe: sazan
malerse: ÅŸair
mali: mal
maloske: yalamacı, yalaka
malte: arkadaÅŸ
mamağalgurape: yükseköğretimci
mamçvale: bekçi, bekleyici, bekleyen
mamç'arapale: yazar
mamç'are: yazar, yazıcı
mamgurapale: öğretmen, muallim
mamgure: talebe, öğrenci
mamjvale: sütotu, sütleğen
mamjvare: yeşilci, yeşilaycı, çevre dostu
mamordale: yetiştirici, büyütücü
mamp’ile: öldürücü, zalim, cani
mamp’ilu: öldürücü, cani
mamt'ine: kaçakcı
mamuli: horoz
mamuli3’i: erkek atmaca
mamuni: ebe
mamzuÄŸe: denizci
mance: sahip
manceneri: sahipli
mancoba: sahiplik, aidiyet
mandaboli: patiska
mandvala: lokma
manebra: arkadaÅŸ
manenaçkinere: dilbilimci
mangali: orak
mangari: kuvvetli
maguri: tasma
mani: acele, çabuk
mani mani: çabuk çabuk, acele acele
manişa: hızlı, çabucak
manişoba: çabukluk, hız, sürat
mankana: araba
mankra: iri yarı kaba görünüşlü hantalca insan veya eşya
manodgite: direnişçi
manoxonde: dayanıklı, dayanıkçı
manot’ale: saldırgan
mano3'ile: mahsülcü, rençber, çiftçi
man3’ipure: sincap
manz'ageri: komÅŸu
ma(o)dude: veri toplayıcısı, kaynakçı
ma(o)gnape: duyurucu, ilancı
ma(o)ktepale: çevirmen, çevirici
ma(o)k'onokte: caydırıcı
ma(o)k'onoktepale: caydıran
ma(o)k'orte: bölücü, ayırıcı
maok’rebule: merkezci, merkeziyetçi
ma(o)k'vatapale: kesen
ma(o)nç'qole: yaralayıcı
maoşeani: yüzüncü
m(a)oÅŸvace: dinlendirici
maovrani: sekizinci
m(a)ovare: inkarcı
ma(o)zime: ölçümcü
m(a)oz'ÄŸapule: doyuran
maoz'ÄŸe: doyumcu, doyduran
m(a)o3'k'edale: seyirci, bakıcı
mapa: kral
mapxa: yaz güneşi
mapi3are: keresteci, tahtacı, ağaççı
mapoba: krallık
mapxa: yaz, sıcaklık zamanı
mapinte: pisleyici, pisleyen, çöpçü
mapsime: (psimura) iÅŸeyici, iÅŸeyen
mapşalia: bülbül
maputxe: pilot, uçucu
mara: fakat, ama, lakin
maraÅŸina: aÄŸustos
març’a: ardısıra üst üste dizmek, ardısıra dizilmiş odun birikintisi
mardi: teşekkkür
mardişi otk(val)u: teşekkür etmek
mardoba: teşekkür sunma, teşekkür
margali: margal (lazların ikiz boyu) margaluri: margalca
margaloba: margallık
margalona: margalya, margalistan, margal diyarı
markvali: yumurta
markvaliş xeç’ep’a: yumurta kabuğu
markvaloni: yumurtalı
markvanale: yumurtalık, yumurtlama yeri
mark'ine: güreşçi
marotxani: dördüncü
marotxoni: 4 kg’lık bir ölçü
martini: mart’ini
mart'i: mart, martı
marz’gvani: sağ
marz’gvanoba: sağcılık
masaÄŸale: oyuncu
masalidare: dayanışmacı
masari: (p’alozi) kazık
masendik'e: sendikacı
masiminale: dinleyici
mastarapuna: fiiller sözlüğü
mastari: fiil
mastere: oyuncu
mastvine: ıslıkçı, hakem
masumani: üçüncü, öbürü
masumanoba/masumane: üçüncülük
maÅŸilyani: bininci
maÅŸkurinale: korkak
maÅŸkvidale: boÄŸucu, boÄŸan
maÅŸkvitani: yedinci
maşuroşletine: cankurtarıcı
maÅŸuroÅŸletinepale: cankurtaran
maşvele: yardımcı
matuta: margalca bayan ismi
mat'k'ap'azi: dolandırıcı, üçkağıtçı, sahtekar
mavitani: onuncu
mayasili: basur
mayeç'ope: alıcı, müşteri
mazuÄŸe: denizci, tayfa
maz'abuno3'k'edale: hastabakıcı
maz’irale: şahit
ma3xene: atçı, seyis
ma3xovare: hayvancı
ma3'k'indi: yüzük
ma3'opx(anal)e: derleyici, derleyen
mbuli: kiraz
mbuloba: haziran
mbulona: kirazlık
mcixi: avuç
mcveÅŸeburi: eskice(ne), eskiye ait, eski tarzda
mcveÅŸi: eski
mcveÅŸora: eski zaman, eski vakit
mçxopa: sıcak
mçxu: kalın
mçumu: bekçi
mçxuri: koyun
mçxutoloni: kalın gözlü, iri gözlü
mçxvapa: sıcak, hararet
mçiki: kestane kargası
mçire: geniş
mç'aci: sinek
mç’aru: yazıcı
mç'ima: yağmur
mç’imoni: yağmurlu
mç’ipaşa: özentili, ufakça
mç'ipaşaşi: inceden, inceden inceye, teferruatlıca
mç'ipe: ince
mç’ipetoloni: ince gözlü, küçük gözlü
mç'ita: kırmızı
mç’ita k’ant’o: kırmızı pul
mç’itamuru3xi: kızılyıldız
mç’itoni: kırmızılı
mç’itoba: kırmızılık
mç’k’adu: marangoz, usta
mç’k’eri: başlanmış, başlatılmış, eğitilmiş, terbiye edilmiş
mç'k'eşi: çoban
mç'k'eşqurz'eni: çoban üzümü, yaban mersini
mç'k'idi: mısır ekmeği
mç’k’irula: kesici
mç’k’omu: yeyici, yiyen
mç'oxa: ekşi
mç’u: bağırsak
mç’umçxu: kalın bağırsak
mdade: rehber, nedime
mdğura: biraz önce, demin
mebaz'geri: dayanmış, dayatılmış
mebğeri: dökük, dökülmüş, önüne atılmış
mebğu: dökmek
mebusi: milletvekili
meçameri: verilmiş
meçamu: vermek
meçeti: cami
meçkinu: kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek
meçkineri: ayırılmış, tahsis edilmiş
meçodu: bitmek
meç’abu: yapışmak, dalında yeyişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb)
meç’aberi: yapışmış, dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb)
meç’ireri: zorlu, zorca, zor, zahmetli, sıkıntı
meç'iroba: mecburiyet, zor(unlu)luk, sıkıntı
meç’irderi: sıkılmış halde
meç'irdu: sıkılmak
meç’iru: sıkıntı çekmek, zorlanmak, zahmet görmek
meç’işu: arkasından koşmak, ardından kovalamak, arkasından yetişmek
meç’k’aderi: çakılı, çakılmış (çekiç vb)
meç’k’adu: çakmak (çekiç vb)
meç’k’ireri: kesilmiş
meç’k’iru: kesmek
meç’k’iruşi: kesimlik
meç'k'odu: kopmak, yok olmak
(gelaç’k’odu: yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek
qa kogelaç’k’odu/dal koptu/dal kırıldı
gelaç’k’odu do noğaşa va idu/inat etti ve çarşıya gitmedi)
(keşaç’k’odu: aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak
ğanç’k’a keşoç’k’vidi/keneyi kopar)
(yeç’k’odu: kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak
an3’i m3xuli yeç’k’odu/bu sene armut olmadı)
(elaç’k’odu: yandan çatlamak, yandan kopmak
modvalu elamiç’k’odu/ayakkabım koptu)
(goç’k’ondu: unutmak
mot gogoç’k’ondu/neden unuttun)
(golaç’k’odu: sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek
duvari kogolaç’k’oderen/duvar patlamış/duvar kopmuş)
(goşaç’k’odu: kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak
porçaşi lastik’i goşuç’k’oderen/elbisesinin lastiği patlamış/elbisesinin lastiği kopmuş)
(go3’aç’k’odu: ön taraftan kopmak veya çekmek, çekme işleminden sonra kopuvermek
tok’i go3’aç’k’odu/ip koptu)
(meç’k’odu: kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek
mo 3’in3’up, tok’i komeç’k’odun/asılma, ip kopar)
meç'k'vidala: yok olan, yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan
meç'k'vidu: kopmak, koparmak, kurtulmak (beladan vb)
medi: umut, beklenti, istek
medik'uri: tıp
megabre: arkadaÅŸ
megabroba: arkadaşlık
megargu: yaramak, faideli olmak
megere: meÄŸer(sem)
meqoneri: götürülmüş (canlı biri götürülmüş)
meqonu: götürmek (canlı birini götürmek), ardına gitmek, ardına götürmek
meqopu: gücü kuvveti yerinde olmak, işlevini yerine getirmek
kıçın tutmuyor (gücün kuvvetin yerinde değil de) da ne diye debelenip duruyorsun (kendini paralıyorsun)/mundi va megoqups do m3udişişi mot ikaçer
meqvaperi: mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış
meqvapu: yoÄŸurt yapmak, yoÄŸurt mayalamak, yoÄŸurt
mexçanu: beyazlamak, beyazlaşmak
mexoleri: yaklaÅŸarak, yaklaÅŸma haliyle
mexoloba: yaklaşaım(cı)lık
mexolu: yanına yaklaşmak
mexolapu: yanına yaklaştırmak
mexsus: mahsus
mextimu: gitmek
mexvat’u: kemirmek
mexvat’eri: kemirerek, kemirilmiş
mejaç’k’videri: kopuk, kopmuş, kaymış, heyelanlı
mejaç’k’vidu: kopmak, kaymak, heyelan
mejaxveri: kaykık, kopuk (toprak vb)
mejaxvu: yüksek yerden aşağıya doğru yuvarmak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak (odun vb)
mejixu: yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek
mejilu: aşmak, üzerinden aşmak, üzerinden geçmek
mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
mejolapu: aşırtmak, üzerinden aşırtmak, üzerinden geçirtmek
mejoxu: üzerinden kaymak, üzerinden dökmek
mejot'k'oçu: yukarıya atmak, yukarıya savurmak
mekosu: süpürmek, temizlemek
mektebi: okul
mek'axt(im)u: geçmek (karşıya geçmek, karşı tarafa geçmek)
mek’alaperi: iyileşmiş, atlatmış (hastalığı atlatmış)
mek’alapu: iyileşmek, hastalığı atlatmak
mek’arberi: yok edilmiş, soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış
mek’arbinu: yok etmek, ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek
mek’ardu: (nik’ardu) tenezzül etmek, kendine yeterli örmek, kendine layık görmek
mek'aru: iyileÅŸmek
mek’idu: asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)
mek'iru: sarmak, baÄŸlamak
mek'limu: bulaşmak (hastalık vb)
mek'vandu: dilenmek, istemek
mek’vateri: kesik, kopuk, kesilmiş
mek’vatu: kesmek
mele: karşı
meleni: karşıdaki
meleni p’ici: karşı sahil, karşı yön
meli: tilki
melu: düşmek
memskvane: yakışan, kendine yakışır, kendine yakışan, kendine uygun
memskvanu: yakışmak, güzelleşmek
memskvaneri: güzelcene, yakışarak, usulüne uygun
mem3xva: ek
mem3xvala: eklem
mem3xveri: ekli, ilaveli
mem3xvu: ilave etmek, eklemek, yama yapmak
mencğoneri: gönderilmiş
mencğonu: göndermek
menceli: derman, güç, takat
menceloba: kuvvetlilik, güçlülük
menceluri: kuvvetlice, güçlüce
menceloni: güçlü, kuvvetli, dermanlı
mençxvareri: ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış
mençxvaru: (ağzını burununu) kırmak, dağıtmak
mendaxtimu: gitmek
menda3'k'omila: gözetme
menda3'k'omileri: gözeterek, bakarak, bakılmış
menda3'k'omileri menda3'k'omileri: baka baka, bakına bakına
mendi: ileri
mendili: mendil
mendoçkv(in)u: göndermek, canlı bir varlığı göndermek
mendra: uzak
mendrane: uzakta olan, uzaktaki, yabancı
mendraneri: uzaktaki, uzaklaşmış
mendrani: uzaktaki, uzak olan
mendranoba: uzaklık
mendraÅŸen: uzaktan
mendvalu: telkin etmek, gönül almak
mendrik’eri: bükük, eğik
mendrik'u: bükmek, bükülmek, eğmek
mengaperi: benzer, aynı
mengapinoba: benzerlik
mengap(in)u: benze(t)mek
menoçxe: bulaşık
ment'ru3eri: kopmuş (toprak), heyelanmış
ment'ru3u: toprak kayması
menyaşdoloxe: yurtiçi
menyaşgale: yurtdışı
men3axeri: yapıştırılmış, yapışmış
men3axu: yapıştırmak, yapışmak
men3’u: tutuşturmak, tutuşmak, alev almak
merami: dert, meram
merçeri: serili, serilmiş
merçona: sergi
merçu: sermek
mergya: zerzevat, katık
mesxi: ahıskalı
mesxuri: ahıskalı
meskireri: sönük, sünmüş
meskiru: sönmek, söndürmek
mestiku: parçalamak
mestveri: kopuk
mestvinu: ıslık çalmak
mestvu: kopmak
meşaxt(im)u: içeriye doğru girmek
meşakaçu: sıkışmak, sıkılmak, araya sıkışmak
meşobğu: içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek
meşobğeri: içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan
meşoxunu: içeriye doğru tıkmak, içeriye doğru oturtmak, içeriye doğru sokmak, içeriye doğru var olmak
meşolapu: bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek
meşgale: eğlenti, zaman geçirme eylemi
meşgalu: bir şeyle oylanma usuluyle zaman geçirmek
meÅŸvena: beklenti
meÅŸvenu: ummak, zannetmek, beklentide bulunmak
metxozu: kovmak, ardından gitmek
meti: den baÅŸka
metkvale: deyiş, vecize, söylem
met'aksi: ipek
met'aksiş skindina: ipek böceği
met'ak'sişimunt'uri: ipek böceği
met’k’oçeri: atılmış, bırakılmış, terk edilmiş
met’k’oçu: atmak, savurlamak
met’k’omilu: atmak, savurlamak
met’k’omileri: atık, atılmış, savruk, savrulmuş
met'k'va3eri: patlamış, çatlamış, patlatılmış, çatlatılmış
met'k'va3u: patlamak, çatlamak
meyva: meyve
mezari: mezar
mezarluği: mezarlık
mezdu: kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek vb)
mezxep'i: mezhep
mezmoneri: düşünceli
mez’abuneri: hastalanmış, hastalığa yakalanmış, hastalığa tutulmuş
me3ade: deneyici
me3xa: alacak
me3xank’eri: gagalanmış
me3xank’u: gagalamak
me3xont'u: sıçramak, zıplamak
me3xot'u: ayıklamak (balık ayıklamak vb)
me3igale: kancalı iğne
me3igeri: saplamış, batırılmış
me3igu: saplamak, batırmak
me3’qvinu: def etmek, başından savmak
me3’qvineri: def edilmiş
me3’in3’u: asılmak, asılmak suretiyle kendine doğru çekmek (yukarıdan aşağıya doğru)
me3’ip’olu: cimciklemek, yara/kabuk/sivilce vb şeyleri ellemek/koparma veya tırnaklamak
me3’k’apura: geçim
me3’k’eri: sökük, sökülmüş
me3’k’u: sökmek
mgara: ağıt, ağlayış, ağlama
mgarineri: aÄŸlayarak, aÄŸlama haliyle
mgarinace: ağlayıp sızlayan
mgarineri mgarineri: ağlaya ağlağa, ağlaya sızlaya
mgeri: kurt
mgvana: gübre, besin
mgvaneri: etli butlu, şişmanlamış, tombullaşmış, gübreli
mğiri: bulanık
mğireri: bulanmış, bulanık
mÄŸiru: bulanmak
mğorineri: böğürerek, bağırarak (hayvan)
mğorinu: böğürmek, bağırmak (hayvan)
mÄŸu: (ololi) baykuÅŸ)
mxigi: hopa'da bir köy, başköy
mxigoba: hopa’da bir köy, başoba köyü
mxiÅŸili: kum
mxirace: hırsız
mxuci: omuz
mxuciş meçamu: omuz vermek, yardım etmek, yardımlaşmak
mi: kim
mi(e)pe: kimler
mi(e)pek: kimler (ergatif)
mi(e)pek’ala: kimlerle
mi(e)pes: kimler(d)e) (datif)
mi(e)peÅŸen: kimlerden
mi(e)peşeni: kimler için
mik: kim (ergatif)
mik’ala: kiminle
mili: (bilya) bilye
milyoni: milyon
mimirinti: mıymıntı
minci: süzme, çökelek
minoba: var olma bilinci, kimlik bilinci, benlik, bilinç
minta: nane
mipeÅŸa: kimlere
mipeşk’elen: kimler(in) tarafından
mirk'ani: mart
mis: kim(d)e (datif)
misa: sakin
misia: misyon
mitam: güya
misixurma: hurma (kış hurması)
miÅŸa: kime
miÅŸen: kimden
mişeni: kimin için
miÅŸi: kimin
mitxanepe: kimseler
mitxanepek: kimseler (ergatif)
mitxanepes: kimseler(d)e (datif)
mitxanepeÅŸen: kimselerden
mitxani: kimse, herhangi biri
mitxanik: kimse (ergatif)
mitxanis: herhangi birine, kimseye (datif)
miti: kimse
mitik: kimse (ergatif)
mitis: kimseye, kimsede (datif)
mitiskani: hiç kimse
mitiÅŸa: kimseye
mitiÅŸen: kimseden
mja: süt
mjaçxa: pazar (pazar günü)
mjari: ekÅŸi
mjoli: dut
mjora: güneş
mjvabu: toprak kurbağası
mjvari: yeÅŸil
mjvaroni: yeÅŸilli
mkiri: un
mkveri: öğütülmüş
mkuri: topuk
mk’idale: kurucu
mk'oli: çekirge
mk'olo: acı (biber vb)
mk'ule: kısa
mk'ule(no)ba: küçük boyluluk, ufak boylu olmak, kısalık
mk’vatura: keskin, bilevli, kesici
mk'yapu: dişi çakal
moadgile: danışman
moçodu: boşaltma(k), aktarmak
moçxant’eri: parlak, parlamış
moçxant'u: parlamak
moçxu: yıkamak, durulamak (bulaşık, sebze meyve vb)
moçiteri: kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun)
moçitu: kurtulmak, odun yarmak
moçitoba/moçita: kurtuluş
moç’k’va: başlangıç
moç’k’vidu: çubuk veya değnekle vurmak, tokat atmak, vurmak (tokat atmak, çubukla vurmak)
(moç’k’vidu: cisimle vurmak, vurmak, çarpmak, kuvvetlive vurmak, çubukla veya değnekle vurmak
nek’na mot moç’k’vidup?/kapıyı neden çarpıyorsun?) (geçamu: vurmak
beres mo geçap/çocuğa vurma)
(mojoç’k’vidu: vurmak, üzerine vurmak, planlayıp bir hedefe vurmak, cisimle vurmak
bereşi cinikis mojoç’k’videren/çocuğun ensesine vurmuş)
(go3’oç’k’vidu: vurmak, ön tarafından vurmak, tokat atmak
nunk’us kogo3’oç’k’videren/yüzüne tokat atmış)
(oxoç’k’odu: panik halde koşarak bir yere gitmek, panik halde bir yere koşmak, panik halde yarışma işlemi, bir şeyi yapmamak veya birşeyi yapmamak için inat etmek, yırtınıp durmak, debelenip durmak
oxorcak koxoç’k’odu do noğaşa va idu/kadın inat etti de çaşrşıya gitmedi
berek koxoç’k’odu do mşkeşa va eşaxtu/çocuk inat etti, debelendi ve mşkeye çıkmadı)
(ok’oç’k’odu: birbirinden kopmak, birbirinden çatlamak, birbirinden çatlayıvermek, inat etmek, birbirinden kıskanmak
em puci şeni kok’oç’k’odes do ar xvala eya yeç’opes/o inek için inat ettiler ve sadece onu satın aldılar)
(doloç’k’vidu: vurmak, üzerine bir cisimle vurmak
3’i3’ilas bigate kodoloç’k’vides do ordoşen doqviles/yılanın sırtına (beline) çubukla vurdular ve hemencecik öldürdüler)
(yeç’k’vidu: koparmak, kurtulmak, aniden hiddetlenip tepki göstermek
pucik tok’i yiç’k’videren/inek ipini koparmış
berek yiç’k’vidu do nana muşis guxtu/çocuk hiddetlenip annesine karşı geldi)
(golaç’k’vidu: bir cisimle vurmak, rastgele savurup (uzunca bir cisimle) vurmak, vurmak
pucis xaşarite goloç’k’vides/inekle sırıkla vurdular)
(meç’k’vidu: kopmak, kopuvermek, bitirmek, defetmek
mundeşakis ğarğalap, dogibağun komeç’k’vidi/ne zamana kadar konuşuyorsun, yeter artık (yeter sana) bitir (sus))
modernizat3ia: modernizasyon
modgitu: abanmak
modvalu: ayakkabı
modvu: giymek, giyinmek
mogapa: gelir, kazanç
mogiberi: piÅŸirilmiÅŸ, piÅŸmiÅŸ
mogibu: piÅŸirmek, haÅŸlamak
moginz’oni: uzunca
moginz’u: uzatmak
mogzeri: tutuÅŸturulmuÅŸ (odun)
mogzu: yakmak, tutuÅŸturmak (odun vb)
moÄŸaperi: getirttirilmiÅŸ
moÄŸapu: getirtmek
moÄŸu: getirmek
moqinu: ifşa etmek, yanlış yapılan bir işi ifşa etmek
moqonu: canlı bir varlığı getirmek
moxrençkeri: sırıtık, dişlek
moxrençku: dişlerini göstererek sessiz şekilde gülmek, sırıtmak
moxtanora: gelecek
moxti: gel
moxtima: geliş (geliş göstergesi)
moxtimapa: geliÅŸ
moxtimoba: geliÅŸlik, gelmelik
moxtimu: gelmek
moxva: rastlantı, şans, uygun
moxvaderi: rastlamış, rastgelmiş
moxvadu: rastlamak, rastgelmek
mo ikip: yapma
moilu: üzerini kaplamak, üzerine kaplanmak (bitki vb), üzerini veya üzerine örtmek (battaniye vb), içine girmek (yatakta yorganın içine girmek)
mojadvalu: üzerine koymak, tek omuzuna koymak
mojadvaleri: üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş
mojomskide: artan
mojonome: kaymak
mojok’idu: sırtına almak, sırtlanmak, üzerine asmak
mojok’ideri: sırtına almış vaziyette, asılı halde, asılmış
mojna: (raxat’i) rahat
mojvat’u: üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek
mokteri: devrik, devirilmiş, aktarılmış
moktu: devirmek, aktarmak
mok’ideri: sırtına almiş halde, sırtına almış vaziyette, sırtlanmış
mok’idu : yüklemek, sırtlamak
mok'irk'a: burgu
mok’itxeri: ziyaret edilmiş, hal hatır sorulmuş
mok’itxa: ziyaret
mok’itxale: ziyaret odası, salon
mok'itxu: ziyaret etmek, hal hatır sormak
mok’useri: inleyerek
mok’useri mok’useri: inleye ineye
mok'usu: inlemek
moladgu: içine koymak, içine yerleştirmek
moladumu: atmak (ağzından içeri atmak)
moladvu: herhangi bir nesneyi kapalı bir yere atmak veya bırakmak
molakaçu: kıstırmak, araya sıkış(tır)mak, daral germek, sıkılmak
molapu: örtmek, kamufle etmek
molaşinu: tekrardan konuyu gündeme getirmek, tekrardan hatırlatmak, anmak
moloxunale: hapishane
moloxuneri: mahkum, hapsedilmiÅŸ
moloxunk’oçi: mahkum
moloxunu: hapsetmek, içeriye kapatmak, içeriye tıkmak, içeride var olmak (oturmak), içeri tıkmak (canlı birini içeri tıkamak)
momaleri: getirilmiÅŸ
momalu: getirmek
mompinale: serme yeri, serilen yer
mompineri: yere serilmiş, yere yayılmış, serilmiş
mompinu: sermek, yere yaymak
mondo: belki
monç’elu: umurunda, umurumda olmak
monç’els: umurunda
monç’eri: yeyişmiş, olgunlaşmış (meyva vb)
monç'inoba: olgunlaşma zamanı, yaz
monç'inora: yaz mevsimi
monç’u: olgunlaşmak, yeyişmek (meyva vb)
monç'va: kuluçka
monç’valu: tükürmek
mongonu: niyetlenmek, aklına koymak, keyfi gelmek
moni: boncuk
monk'a: ağır
monoÄŸe: mor
montxeri: çarpılmış
montxu: vurmak, çarpmak, çarpma şekinde vurmak, vurma şeklinde itelemek
mont’k’ori: isiri otundan yapılmış yayla yatağı, yün
monz'inu: art(tır)mak, zamlamak
monz'ineri: art(tırıl)mış, zamlanmış
mop’ecura: eşyanın kalınları
mop’ecu: katılaşmak, kalınlaşmak, katı şekilde
morçi: filiz
morçeri: filizlenmiş, filiz açmış
mordale: geliÅŸkin, yetiÅŸkin
mordapu: yetiştir(t)mek, büyüttür(t)mek
morda(pe)ri: büyütülmüş, büyüttürülmüş
mordu: büyümek, büyütmek
morgu: ekmek, dikmek
morgapu: ektir(t)mek, diktir(t)mek
moro: elbette
mosa: aÄŸ
mosela: sahur
moselaÅŸ yeselu: sahura kalkmak
moseleri: kalkık
moselu: (yoselu) kalkmak, kaldırmak
mosica: içgüvey
moşağu: ayırmak, içerisinden seçmek, içerisinden seçip çıkarmak
moşamu: içinden çıkarmak
moşinapu: andırmak, yad ettirmek
moşinu: anmak, yad etmek, tekrardan hatırlatmak
moÅŸletinu: kurtarmak, kurtulmak
moşuxtu: içeriye doğru girmek (akıl vb), dellenmek
moÅŸvacinale: dinlemme yeri, soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii
moÅŸvacinoni: dinlentili, dinlendiren
moÅŸvacu: dinlenmek, soluklanmak, nefes almak
mot: neden
mota: torun
motali: yavru hayvan
motitxoni: eşyanın ince türleri
mot ulur: neden gidiyorsun
motveri: örtük
motva: (ç’eri) çatı
motvu: örtmek
motvaleri: örtülmüş, örtülü
mot’axu: kırmak
mot’axeri: kırık, kırılmış
mot’aleri: isabet etmiş, isabet ettirilmiş
mot’alu: atmak (bir hedefe doğru atmak), sallamak, isabet ettirmek
(amat’alu: yukarıya doğru atmak, bir hedefe doğru yukarı istikamette atmak
m3xulis kva amut’alu/armuta taş attı/artmut ağacına taş isabet ettirdi)
(gamat’alu: aşağıya doğru atmak, bir hedefe doğru aşağı istikamette atmak, atmak suretiyle aşağı istikamete göndermek
varangelite gemtumani gamut’alu/teleferikle (hava hattıyla) aşağıya doğru gönderdi
arguni tumbiş 3’ale gamut’alerenan/baltayı rampanın altına savurlamışlar)
(got’alu: bir hedefe sallamak, ardına bırakmak
ekole akole mo gut’alep, dulya skani mç’ipaşaşi qvi/orada burada ardına bırakıp durma, işini düzgünce yap)
(gelat’alu: aşağıya doğru sallamak, ardına (ardından) veya arkasına (arkasından) bırakmak
gemtumani kva gelut’ales/aşağıya doğru taş salladılar/aşağıya doğru ona doğru taş salladılar)
(geşat’alu: üst bir yerde herhangi bir şey bırakmamak, üst bir yere veya yıkarıya doğru herhangi bir nesnenin arasına bir şey (şeyler) karıştırmak
çayiş jin mutu mo geşat’alup/çayın üzerine bir şey katma (karıştırma))
(gejat’alu: üzerine atmak, üzerine katmak
dişka kogejamit’alu/üzerime odun düştü/üzerime odun attı)
(dot’alu: ardına bırakmak
çkimişeniti kodomit’ali/benim içinde ayır (bırak))
(dolot’alu: yukarıdan aşağıya doğru yere atmak, ardına bırakmak, dibinde bırakmak, dibinde bir şey bırakmak
k’irda gemt’i dolot’ales/kayayı aşağıya doğru itelediler (attılar))
(ejat’alu: üzerine atmak, üzerine isabet ettirmek
istoli do kejut’ali/at ve üzerine isabet ettir)
(ke3’at’alu: arkasına atmak, önüne atmak, ardına bırakmak
gzas mevit’işi k’ap’ulas k’et’i k’e3’amit’ales/yolda giderken arkama (arkamdan) çubuk salladılar)
(golat’alu: hedefe doğru yan taraftan sallamak
pi3ari kogolamit’ales/bana tahta attılar/bize tahta attılar)
(goşat’alu: araya laf sokmak, uzaktan atmak, araya atmak, araya sokuşturmak
osiminu giçkit’as, m3udişişi nena mo goşamit’alup/dinlemeyi bil (bilesin) boşu boşuna bana laf sokma
ğormas bezi koguşut’ales/deliğe bez soktular
tude na norçun çayis daz’i koguşut’ales/yerde serili olan çaya diken karıştırdılar
kva kogoşut’ales/taş attılar/ona taş attılar)
(go3’at’alu: önüne atmak, önüne karıştırmak, önüne tıkamak
gzas mevit’işi topi kogo3’amit’ales/yolda giderken bana top isabet ettirdiler/yolda giderken önüme top attılar)
(meşat’alu: herhangi bir gizli yere atmak, araya atmak
bere odas komeşut’ali/çocuğu odaya gizle)
(mojot’alu: üzerine aşırarak sallamak, üzerine aşırarak atmak
k’ardi mojamit’ales/üzerime (üzerimden) kalınca toprak attılar)
(mot’alu: atmak, isabet ettirmek
pistolite mut’ales/tüfekle isabet ettirdiler/ona silah attılar/ona ateş açtılar)
ot'amaxu: kıskanmak, çekememek
ot’ast’ik’u: tasdik etmek, onaylamak
ot'et'elu: çıplaklaş(tır)mak, çırıl çıplak soymak
ot'ibinale: ısıtıcı
ot’ibinu: ısıtmak (su vb sıvı), ısınmak
ot'işonu: ovmak (kafayı ovmak), insan kafasını cimcikleme şeklinde masaj yapmak
ot'k'ap'u: şapurdatmak, diliyle şapur şupr ses çıkarmak, vurmak (kemerle vb)
ot’k’ialu: anlaşılmayacak şekilde saçma sapan konuşmak, t’ir t’ir ses çıkarak abuk subuk konuşmak (sesteş)
ot’k’oçu: atmak, savurlamak, sallamak
(amat’k’oçu: içeriye doğru atmak
dişka doloxe amat’k’oçu/odunu içeriye attı)
(gamat’k’oçu: dışarıya doğru atmak
bere oxorişen kogamat’k’oçes/çocuğu evden attılar)
(gelat’k’oçu: aşağıya doğru atmak
dişka kogelat’k’oçes/odunu attılar)
(gejat’k’oçu: üzerine atmak, rastgele biçimde üzerine atmak, rastgele biçimde yukarıya atmak
tipis daz’i kogejat’k’oçerenan/otun üzerine diken atmışlar/ota rastgele diken atmışlar)
(mojat’k’oçu: üzerine atmak
lazut’is tipi mojat’k’oçes/mısırın üzerine ot atmışlar)
(dolot’k’oçu: içeriye doğru atmak, kapalı derin bir yere doğru atmak
k’uyis ğeri kodolot’k’oçu/kuyuya mısır sapı attı)
(elat’k’oçu: yan tarafa atmak, paralel istikamette atıvermek, para veya herhangi bir şeyi bir köşeye atma eylemiyle biriktirmek
para dido mo imxor, ar sotxanis elat’k’oçi dobağine şeni/çok fazla para yeme, br köşeye atıver (bir köşede biriktir) yetecek kadar
dişka ar sotxanis elat’k’oçes/odunu herhangi bir yere attılar (sallayıverdiler))
(go3’at’k’oçu: önüne doğru atmak
3’oxle kogo3’avut’k’oçi/onun önüne doğru attım/ona doğru attım)
(mejat’k’oçu: yukarıdan aşağıya doğru atmak (atıvermek)
jindole kva komejavut’k’oçi/üst taraftan ona taş attım/ona doğru üst tarafına taş attım)
(molat’k’oçu: kapalı bir yere rastgele atmak
axiriş dişka komolavut’k’oçi/onun için ambara odun attım/ambarlık odunu onun için atma süretiyle doldurdum)
mot’iberi/mot’ibineri: ısıtılmış, ısınmış, kaynatılmış
mot’ib(in)u/got’ibinu: kaynatmak (su vb sıvı), ısıtmak, ısınmak
mo u3’umer: söyleme
movaru: inkar etmek
mozari: diÅŸi yavru hayvan (inek)
mozdu: sağmak, çekmek (giysi vb), geri çekmek
mozinu: ölçmek
mo zop’on: (mo tkumer) deme
mo3'qvu: barışmak
mo3’ipxeri: süslenmiş, donatılmış (ev vb bina)
mo3'ipxu: süslemek, donatmak (ev vb bina)
mo3'ona: beÄŸeni
mo3'onda: beÄŸeni
mo3'on(d)oba: hayranlık
mo3'one: hayran
mo3’ondu: beğenmek
mpinale: sergi, kermes
mpineri: serilmiÅŸ
mpuleri: kamufle edlmiş, kamufle edilerek, saklanmış
mp’oli: istanbul
mraleri: üreyerek, türeyerek
mralura: üreyen, türeyen
mseli: sidik
msici: sarmaşık
msicona: sarmaşıklık
msirida: sığırcık kuşu
msirsu: egzema
mskala: merdiven
mskibu: deÄŸirmen
mskva: güzel
mskvana: güzellik
mskvanoba: güzellik
mskveri: geyik
msora: uyuz
msursu: eski insan
msva: kanat
mşkiyoneri: aç
mşkiyonoba: açlık
mşke: hopa’da keriçxana ve xendek’i ile beraber cumhuriyet mahallesini oluşturan bir muhit
mşkerepuna: orman güllüğü
mşkeri: yaban gülü, orman gülü, kumar ağacı
mşkirdoni: kırlangıç
mÅŸkurinace: korkak
mÅŸridona
kırlangıç
mşumu: içici
mşumoba: içicilik, bağımlı içicilik
mtelixolo: herşey, tamamıyla
mteli: hepsi, tamamı, bütün, büsbütün, herşey
mtelm3udiÅŸiÅŸi: tamamen boÅŸu boÅŸuna, tamamen yalandan yere
mtinale: hakikaten
mtini: gerçek
mtinoba: gerçeklik, realite
mtiri: kayınpeder
mtugi: fare
mtuti: ayı
mtutişperi: ayı rengi
mtutoba:ayılık
mtutiluqu: ayıotu (bitki)
mtviri: kar
mtvirora: kar vakti
mt'eri: düşman
mt'eroba: düşmanlık
mt'i: bit
mt’ioni: bitli
mt'inale: kaçak
mt’ineri: kaçkın, kaçmış, firari
mt'k'a: orman
mt'k'a(lepuna): orman
mt'k'ak'oçi: orman adamı, margal mitoloji karakteri
mt’k’aşkotume: çulluk, orman tavuğu
mt’k’esi: ahşap sepet örmeye yarayan ayırılmış çubuk parçaları (sepete örgü vazifesi gören ve fındık ağacı filiz çubuklarından yapılan sepet örgü materyali)
mt'k'o: karış, avuç
mt'k'uri: yabani
mt'ura: az kalsın (hayret sözcüğü)
mt’ut’a: köz
mt’ut’oni: közlü
mt'veri: kül
mt’verişperi: kül rengi
mu: ne
muçkvi: porsuk
muçkvinu: uydurmak veya benzerini yapmak, taklit etmek suretiyle benzerini yapmak, deneme yanılma yoluyla uydurmak.
K’ila muçkvinerenan do nek’na kogon3’k’erenan/Anahtarı uydurup kapıyı açmışlar
muç'o eşo: sanki, tıpkı (hayret sözcüğü)
muç'oşi: nasıl
muç’oşi ikips: nasıl yapıyor
muç’oşi re: nasılsın
muç’oşi renan: nasıllar
muç’oşi ret: nasılsınız
muç’oşi vore: nasılım
muellimi: öğretmen, muallim
muellimoba: öğretmenlik, muallimlik
mu(e)pete(n): nelerle(n), ne zorluklarla(n)
muÄŸani: marifet, hile
muxuxi: köstebek
muxvalaminapu: isabet ettirtmek
muxvalaminu: isabet ettirmek
muidvi: ayağına giy
mu iqu: ne oldu
mu ikip: ne yapıyorsun
mu ikips: ne yapıyor
muik’idi: yüklen, sırtına geçir
muiÅŸvaci: dinlen, soluklan
mui3’k’i: üzerinden çıkar, üzerinden çıkar, soyun
muk: kendisi (ergatif)
muk’o: ne kadar, kaç
muk’onoba/rak’ami: rakam, belirti
muk'onari: ne kadar
muk’o(nari)s: kaça
muk’oti ren: kaç zamandır
muk’o 3’ali: kaç edet
mumuleri: kendi kendine söylenerek
munci: lal
munçkvi: kunduz, porsuk
mundes: ne zaman
mundeÅŸa: ne zamana (kadar)
mundeÅŸakis: ne zamana kadar
mundeşen doni: ne zamandan beri, ne zamandır
mundi: göt
mundixomula: kuru götlü, aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam
mundik'ondoni: götü boklu, aşağılama hitap şekli
munt'uri: meyva kurdu, kurtçuk, böcek
munt'uriş geçamu: kurtçuğa bürünmek, çürümek
muperi: ne biçim(de), ne gibi
mura coğori: gereksiz yere havlayıp duran ve hiçbir işe yaramayan köpek
murgi: yumak
murgvali: yuvarlak
mu ren: ne var
muri: erkek arı
muru3xi: yıldız
mus: kendisine (datif)
musafiri: mok’itxe, misafir
must'eşari: müsteşar
muÅŸebura: kendi kendine
muşeni: n(e)için
muÅŸenida: sebebi ise
muşenido: çünkü, sebebi, nedeni
muşt’uk’i: pipo
mute: ne ile
mutepe: kendileri
mutepek: (ergatif) kendileri
mutu: birÅŸey
muturi: yunus
mutuskani: hiçbirşey
mutxani: nesne, birÅŸey
muzik’a: müzik
muzma: ne kadar
mzaxali: akraba, dünür, hısım
mzesku: kara kuÅŸ, karatavuk
mzguci: küçük direk kazık
mzguda: bitki
mzguderi: bitkili
mzik’eri: mikik, mikilmiş
mzimale: ölçme işine yarayan, ölçme aleti
mzoÄŸare: tayfa
mzuÄŸa: deniz
mzuğap’ici: sahil, plaj, deniz kenarı
mu3'u3'i: yavru fare
m3xade: realite, gerçek
m3xodari: sedir
m3xuk’uburi: dereotu
m3xuli: armut
m3ika: biraz
m3ika çkvaşi: biraz sonra, birazdan
m3ikaÅŸ k'ule: birazdan
m3kvitura: tavÅŸan
m3udela: yalancı
m3udi: yalan
m3udiÅŸiÅŸi: yalandan yere, boÅŸuna, boÅŸu boÅŸuna
m3udiş mok’idu: yalan yere suç atmak, yalan yere suş yüklemek, iftira etmek
m3udiş otku: yalan söylemek
m3udiş otkvapu: yalan söylet(tirt)mek m3’k’ili: sivri, ince
m3’k’ili k’ik’iloni: svri gagalı
m3'k'iri: pire
m3'k'o: karayemiÅŸ
m3'k'upi: karanlık
m3'ola: is, duman, soba borusunun veya dumanının isi
m3’ule: dar
m3'utxe: tuzlu, tuzu fazlaca

Please reload

Lazuri Doviguram

bottom of page